Yalansız Bir Dünya İstiyoruz

KURTULUŞUN YOLU YALANA SON VERMEKTEN GEÇİYOR

Yeryüzündeki insanların kurtuluşu da, bitişi de, ‘yalan’dan geçiyor. Kurtuluşun ilk adımı, yalandan uzak durmakla başlıyor. Bitişin ilk adımı da yalan söylemekle başlıyor.

İnsanlar, çeşitli nedenlerle kolayca yalana başvuruyor; kimisi korkusundan dolayı, kimisi gerginliklerden kaçınmak için, kimisi birilerini memnun etmek için, kimisi insanlar ayıplamasın diye, kimisi yaptığı yanlışı sürdürmek için, kimisi yalan üzerine yalanlar ürettiği ve her yalanı kendince gerekçelendirdiği, kendisini ve çevresini bu gerekçeye inandırdığı için, kimisi sorumsuzluklarını ve suçlarını örtbas etmek için; kibirli insanlar, riyakârlar, korkaklar, hilekârlar, düzenbazlar, sahtekârlar, şarlatanlar, menfaatperestler, ikiyüzlüler, hainler, ihanet edenler, bencil insanlar, kendilerini yetersiz görenler, insanı eşya gibi görüp harcayanlar/satanlar, sözünde durmayanlar, Üç Maymun’u oynayanlar kolayca yalana başvuruyor.

 İnsanların dolaylı (bahane üretme, çarpıtma, miş gibi davranma vb.) ve direkt her türlü yalandan, öncelikle kaçınması ve tamamen vazgeçmesi gerekiyor. Asla yalan söylememeyi, kimseye yalan söylememeyi şiar edinmeli insan. Gel gör ki insanlar, kendi dostlarına bile kolayca yalan söyleyebiliyor.

Yalanlar, güven zedelenmesine ve bir süre sonra güven krizine yol açıyor. Yalandan vazgeçmeyen kişilik, zamanla iftira atmaya başlıyor, arkasından bozgunculuk çıkarmaya

Yalandan rahatsız olmayan insanlar, değersizleşiyor. Ne kendi değerleri kalıyor, ne de sahip oldukları değerler… Yalandan rahatsız olmayanlar, esasında kendilerine dokunmadıkça, diğer kötülüklerden de rahatsız olmuyorlar. Oysa ahlakın ilk adımı, ötekinin haklarını korumaktan geçiyor. Bu arada yalnızca kendi hakları için mücadele edenlere ‘bencil’, başkalarının haklarını da gözetenlere ‘ahlaklı’ deniyor.

Profesyonel yalancılar var; büyücüler ve falcılar… Geçimlerini fal ve büyüden temin ediyorlar. Tüm dünyayı dolaşın. Her ülkede ve her dinde bunların çok sayıda müşterisini görürsünüz. Büyücüler ve falcılar, yalan söyleyerek zenginleşirler. Sabahtan akşama kadar yalan üretirler. Ürettikleri yalanlara, yalnızca kendi kurbanları inanır.

Her ülkede din anlatıcıları var; Hinduizm’de, Yahudilik’te, Hıristiyanlık’ta, Müslümanlıkta, Budizm’de ve daha pek çok dinde… Ülkenin en büyük yalancıları da bunların arasından çıkıyor. Her biri, Yaratıcı adına birbirine taban tabana zıt şeyler söylüyor. Hepsi, söylediklerinin ‘Tanrı sözü’ olduğunu iddia ediyor. Onlar, dünyanın bütün ülkelerinde en büyük palavraları ve en akılalmaz saçmalıkları, ‘Yaratıcının Dini’ diye halka empoze ediyorlar. Bununla güç ve itibar kazanıyorlar. Örneğin, Kilise, dünyanın en büyük palavracısı olarak nam salmıştır. Kilise, ‘endüljans’1 adı altında her bir günahın, kaç paraya Tanrı tarafından bağışlanacağının listesini yayımlamış ve Kilise’nin duvarına asmıştır. Bu sayede, ve daha başka sömürü ve istismar araçlarıyla dünyanın en zengin kuruluşlarından birisi Kilise olmuştur. Evet, dünyada en büyük yalanlar ve en fazla yalanlar, Allah hakkında konuşuluyor. O yüzden Allah hakkında yalan söylemek, ısrarla en büyük zulüm olarak niteleniyor Kur’an’da… (3/94; 6/21; 6/93,144; 7/37; 10/17; 11/18; 18/15; 29/68; 61/7). Ne de çok tekrarlamış Rabbimiz, kendisine iftira atılmamasını, kendisi hakkında yalan uydurulmamasını, öyle değil mi?

Yalan, çok tehlikeli bir hastalık; bir mikrop, ölümcül bir virüs… Allah hakkında yalan uydurunca ‘şirk’, insanlar hakkında yalan uydurunca ‘ikiyüzlülük’ olarak niteleniyor, ilgili ayetlerde… Kötülük yapınca, insanın utanması ve korkması gerekiyor. Yapıp ettiklerinden dolayı… İleride yaşayacaklarının, yaptıklarının bir sonucu olacağı için… Normal insanlardan söz ediyorum. Ancak yalanı bir alışkanlığa, bir davranış biçimine dönüştürenler utanmıyorlar, korkmuyorlar. Esasında farkedilmekten, anlaşılmaktan, bilinmekten fena halde korkuyorlar. İnsanlardan çok korkuyorlar. Herkesten ve her şeyden korkuyorlar, bir tek Allah’tan korkmuyorlar. Kimse bilmese bile, O’ndan kaçamayacaklarına, O’ndan kaçıramayacaklarına inanmıyorlar. Evet, sık sık yalana başvuran insanlar çok korkak insanlar… Yalanı yalanla örtmeye çalışanlar çok daha korkaklar… İnsanlardan korkmak yerine, Allah’ın hiçbir şeyi karşılıksız bırakmayacağına inansalar, özgüven sahibi olacaklar ve yalana tenezzül etmeyecekler.

Her ülkede haber üreticiler var; tüm dünya ülkelerinde, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya, her gün binlerce, milyonlarca haber; dinleyiciye, izleyiciye ve okuyucuya sunuluyor. Bu üretilen haberlerin çoğunun aslı astarı yoktur. Bu palavra haberlere dayanarak insanlardan kimisi kahraman, vezir; kimisi rezil oluyor ve linç ediliyor. Bu haberlere dayanarak kimisi zenginleşiyor ve karunlaşıyor. Kimisi sersefil bir hayata sürükleniyor. Kimisinin onuru zedeleniyor, itibarı sarsılıyor, hayatına mal oluyor.

İnsanlara kirli mesaj vermek, kısaca ‘ahlaki erdemleri’ buharlaştırmak için hayali ürün yapımcıları; hikâyeciler, romancılar, kıssacılar, fıkracılar, senaryocular… Hayali karakterlerle insanların dünyasına, hülyasına ve rüyasına kadar giriyor ve kendi yalanlarına bizleri alet ediyorlar. Bu sayede servetler kazanıyorlar.

Kazanmak için yalanı meşru görenler var; pazarlamacılar ve reklamcılar…

Bir de bu yalan üretim fabrikalarının müşterileri, avukatları ve savunucuları var; yalan için para verir, zaman verir, güç verirler, onları yaşatırlar, onlara her açıdan destek olurlar… İşte bunlar, yalan fabrikasının işçileri ve memurlarıdır. Onlar; korkularından, çıkarlarından, bencilliklerinden, sorumsuzluklarından, ilkesizliklerinden, değersizliklerinden yalan söyler ve yalana destek olurlar. Basit dünyalarında polyanacılık oynayarak…

Yalandan rahatsız olmayanlar, muhataplarına da yalancı muamelesi yaparlar; bir taraftan herkese inanıyor ve güveniyormuş görüntüsü verirken, aslında kimseye inanmazlar ve güvenmezler.

Elbette her meslek grubunda doğru insanlar da var. Ama sayıları ne az, değil mi!

YALANSIZ BİR DÜNYA İSTİYORUZ!

Sözünde ve davranışında, söylem ve eyleminde, haberinde ve sunumunda, yazısında ve çizgisinde, eğitim ve öğretiminde, siyaset ve ticaretinde, bireysel ve toplumsal ilişkilerde yalansız bir dünya istiyoruz. Öyküsünde romanında,  biliminde sanatında yalansız bir dünya istiyoruz. Dinde ve ahlakta, düşünce ve ideolojide yalansız bir dünya istiyoruz. Çevremizdeki insanlara güvenmek istiyoruz. Güven ve huzur yalansız bir dünyaya bağlı…

Yalan, acı ve zarar verdiği ölçüde sorumluluk ve güvensizlik getiriyor. En büyük yalanları kim söylüyorsa en büyük suçu o işliyor. Yalan, dostça ilişkileri bitiriyor, insanların dünyasını yıkıyor.

İnsanların kurtuluşu, yalan söylememekten geçiyor. Dünyanın en kirli ve en yaygın eylemidir yalan… Her türlü istismar ve sömürünün kaynağında yalan var, hile var… İnsanlar arasında oluşan, oluşturulan uçurumun arka planında yalan, hile ve desiseler var. Kavgaların arka planında da yalanlar var. Haksızlıkların arka planında da yalanlar var. Her türlü ihanetin arka planında da yalanlar var.

Yalan söyleyen insanlar veya ülkeler, öz güven sorunu yaşarlar, başkalarının güvenini de kaybederler. İftira atmak, yalana başkasının elet edilmesi, insanın yıkımı demek. Allah hakkında ve insanlar hakkında yalan söylemek insanı ve insanlığı bitiriyor. İnsanlar Allah hakkında çok kolay yalana başvuruyor. Bilip bilmeden O’nun hakkında ileri geri konuşuyor. O’nun söylediğinden emin olmadan O’nun adına ahkâm kesiyor. Dinlerin farklılık göstermesinin temel gerekçesi de yalanlara dayanıyor. Din adına istismarların arka planında da yalanlar var.

YALANIN KAPSAMI OLDUKÇA GENİŞ

Kur’an’da, doğrudan (direkt) yalan söylemek yasaklanmış; ancak dolaylı yalanlara daha fazla vurgu yapılmıştır. (2/8-20; 9/42-68,73-77,94-99,107; 29/2-3,10-11; 33/12-20; 57/13-14; 59/11-16; 63/1-8) Çünkü ortalama, normal insanlar, açıktan, direkt ve somut yalanlara kolay kolay başvurmazlar. Kendilerine bunu yakıştırmazlar. Kendilerini bir ahlak veya bir düşünce sistemine veya dine ait görenler, genellikle dolaylı yalanlara başvurmaktadırlar. Yalanlarını, haksızlıklarını, hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, iffetsizliklerini örtbas edecek, kapayacak bahaneler ve kılıflar aramaktadırlar. Açıktır ki bu insanların dürüst ve erdemli olma gibi bir amaçları yoktur. Onlar; kişisel çıkarları, egoları ile sahip oldukları düşünce sistemi veya dinleri arasında gel gitler yaşamakta, bu kararsızlıklarından dolayı kendi yakın çevreleri bile onlara güvenmemektedir.

Yalanın her türünden uzak durmak gerekiyor. Esasında dolaylı yalanların sayısız türü vardır;

Her türlü sahtelik, yapay, yapmacık ve maskeli tavırlar, kandırma, aldatma, ayartma, ihanet, temelsiz bahaneler, miş gibi davranışlar, her türlü hile ve entrika, desise, alavere dalavere, yağcılık, yalakalık, göz boyama, ikiyüzlülük, riyakârlık, kibir ve gösteriş, abartılı davranışlar, kompleksli ve kaprisli davranışlar, her türlü istismar, lafı eveleyip gevelemeler, sözünde durmamak, gerçeği örtbas etmek, gerçek yaşamda rol yapmak, doğru olduğuna inandığı için değil insanlar görsün diye bir şeyler yapmak, uydurmalar, palavralar, olduğundan farklı görünmek

Yalan söyleyene inanırsanız üzülen ve kaybeden siz olursunuz. Peki, neyi kaybedersiniz? En başta kendinize olan güveninizi ve saygınlığınızı, sonra kendinizi ve sevdiğinizi kaybedersiniz. Bir gün bulduğunuzda, kendinize geldiğinizde, artık ne siz o eski sizsiniz, ne de sevdiğiniz o eski sevdiğinizdir.

Sonuç olarak dürüstlük, tutarlılık, her işin en doğrusu yapmak gibi bir derdi, iddiası ve davası olmayanlar, bu konuda duyarlı olmuyorlar. (Turgut ÇİFTÇİ)

1 Endüljans: Hıristiyanlık’ta, -kendi ürettikleri inanca göre- Tanrı’dan başka bazı kişi ve kuruluşlara da günahtan bağışlama yetkisi verilmiştir. Tanrı’nın emirlerini yapmamak veya yasaklarını çiğnemek şeklinde Tanrı’ya karşı işlenmiş olan suçtan doğan günahın, Tanrı adına Kilise tarafından Kilise’ye yapılacak toprak bağışı veya para karşılığında affedilmesi. Yüzyıllar boyunca kilise tarafından para karşılığı endüljans dağıtılmıştır. Papalar, çeşitli zamanlarda yayımladıkları genelgelerle de endüljansın meşrûluğunu ve faydasını vurgulamışlardır (Papa VI. Clement, V. Martin, IV. Sixte, X. Leon, VI. Pie, XI. Pie ve XII. Pie’nin bu konuda genelgeleri vardır). XI ve XII. yüzyıllarda endüljans uygulamaları başladı. XIII. yüzyılda teologlar endüljansın meşruiyetini kabul ettiler. Ölüler için ilk endüljans ise resmen XV. yüzyılda ortaya çıktı. Sadece Katolik hıristiyanlar tarafından kabul edilen endüljansın dogmatik temelleri, -kendilerinin ürettiği başka bir gerekçeye dayanıyor.- Günahlarla ilgili dünyevî ceza inancı çeşitli konsil kararlarında ifade edilmiştir (La Documentation catholique, s. 198). (DİA, Endüljans maddesi)

Çocuk Eğitimi

http://www.hakveadalet.com/cocukegitimi

Çocuk Eğitimi: İnsan, Sorumlu ve Sorunlu Varlıktır

http://www.hakveadalet.com/insan-sorumlu

Çocuklar Genellikle Olumsuz Davranışları Örnek Alır

http://www.hakveadalet.com/cocuk-ornek

Çocukça Yaşamlar– Ergence Tepkiler

http://www.hakveadalet.com/ergen-cocuk

İlahi Kültürde Eleştiri Kültürü ve Tövbe

http://www.hakveadalet.com/ilahi-kulturde-elestiri-kulturu

Yalana Son Vermeden Güven Oluşmaz

http://www.hakveadalet.com/yalanasonver

Yalansız Bir Dünya İstiyoruz

http://www.hakveadalet.com/kurtulus-yalanason

İlkesiz İnsanların ve Hukuksuz Toplumun Problem Çözme Biçimi ve Yöntemleri

http://www.hakveadalet.com/cahiliyede-problemcozme

Kimler uyarılardan rahatsızlık duyar?

http://www.hakveadalet.com/kimler-uyarilar-ve-elestirilerden-rahatsizlik-duyar

Kur’an’da Dürüstlük

http://www.hakveadalet.com/kuranda-durustluk

Dürüstlük Nedir, Ne Değildir?

http://www.hakveadalet.com/durustluk-nedir-ne-degildir

Dürüstlük Bir Yaşam Biçimi

http://www.hakveadalet.com/durustluk-bir-yasam-bicimi

Çocuklar Neden Ölmektedir?

http://www.hakveadalet.com/cocuklar-neden-olmektedir

Ateistçe Sorular: Çocuklar Neden Ölmektedir ve diğerleri

http://www.hakveadalet.com/cocuklar-neden-olmektedir

Çocuk Evliliğini Meşrulaştırma Çabaları

http://www.hakveadalet.com/cocuk-evliligi-mesrulastirma

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir