Cennet ve Cehennemin Rasyonel ve Ahlaki Temelleri

Cennet ve Cehennemin Rasyonel ve Ahlaki Temelleri

CENNET NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Cennet, tasavvuru mümkün olmayacak ölçekte büyük bir ödüldür. Cennetle ilgili genel ilke, onu hak eden insanların istediklerine en üst boyutta kavuşacakları yerdir. Cennet, dürüst, iyi ve erdemli insanlar için Allah’ın idealize ettiği bir yaşam biçimi ve sunduğu bir ödüldür. O yüzden, Allah’a inananlar, yaşadıkları dünyayı cennete çevirmek için gayret göstererek Cennet’i de hak ederler. Peki, bu idealize edilen Cennet’te nasıl bir yaşam vardır?

  • Sınırsız bir yaşam…
  • Sınıfsız bir yaşam…
  • Sömürüsüz bir yaşam…
  • Savaşsız bir yaşam…

Böyle büyük bir ödülün, kime hangi koşullarda verileceğine, ancak sahibi karar verir. İşte o cennetin sahibinin nasıl bir tutum sergileyeceğine dair bilgi yalnızca Kur’an’da geçmektedir. Çünkü bu konu, gayba dair bir bilgidir. Gayp konusunda kesin bilgi gereklidir. Oysa hadislerin büyük çoğunluğu, inanç konusunu belirleyebilecek kesinlikte (alimlerin tabiriyle mütevatirlik) değildir. Sonuç olarak, bu bilgiyi yalnızca Kur’an’da aramalıyız. Cennet, sağlam bilinç, sağlam inanç ve ciddi emekler sonucu kazanılabilecek büyük bir sonuçtur.

Gittiği her yerde ödül arayanlar, Kur’an’da doğru insanlara ödül vaat edilmesinden rahatsız olmaktadırlar. Bir ateist, Allah’a, Kitab’a ve Ahiret’e inanmadığına göre, Allah’ın ödül vermesi onu neden rahatsız ediyor. Zaten bunlar yoksa ödül de yoktur. Bırakın isteyen istediğine inansın. Siz, hiçbir dindarın kendi dinine inanmayanı, ahirette ödül veya cezayı reddedemezsin diye baskı yaptığını gördünüz mü?

Her şeyin bir karşılığı vardır. Her şeyin bir bedeli vardır. Bedelini ödemeye hazır olan her istediğini yapabilir. Allah, yalnızca ölüm sonrası hayata müdahil olan biri değil. Müslümana göre, şu an içinde yaşadığımız dünyada doğru işler yaptığımız zaman doğru işler yapana Allah yardım eder. Çıkar odaklı yaşayanlar, Allah kendilerine yardım etsin ve ödüllendirsin diye doğru işler yaparlar. Kimisi de, zaten doğru olduğuna inandıkları için doğru ve güzel şeyler yaparlar. Allah yardımı bir sonuçtur. O sonucu kendileri belirlemezler, o yardımın ne zaman, nerede ve nasıl olacağına dair bir garantisi de yoktur. Onlar eylemlerini çıkar/ödül güdüsüyle yapmazlar.  Kimse yoksula yardım ederken, “Ben şimdi bana Cennet verilmesi için bu yardımı yapıyorum” diye düşünmez. O yardım etmenin doğru olduğuna inandığı için yardım etmektedir. Allah da bunu istemiştir. Çünkü O, hep doğru olanı istemektedir. O yüzden, o, Allah’a inanmaktadır. Kısaca Cennet veya ödül, bir amaç değil bir sonuçtur.

Kohlberg’in ahlaki gelişimin kuramını göz önüne getirelim. İnsanlardan kimisi, ceza-itaat veya çıkara dayalı bir ilişkiyi baz alır. Kimisi de evrensel ilkeleri esas alır. Zaten doğrusu o olduğu için öyle bir tutum içindedir. Böyle tutum içinde olanlarda, ödül bir amaç değildir ve ona ödül, yüzde yüz garanti de edilmiş değildir. O insan doğru olduğuna inandığı için dürüsttür, adildir, iyilikseverdir. Yaptığı hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağına inanır. Başarılı bir öğrenci, not için çalışmaz. Öğrenmek, bilmek için çalışır. Ancak çalışmalarının boşa gitmeyeceğine de inanır. Bu son derece doğaldır.

Kur’an’da kimlerin cennete gideceği hakkında şu bilgiler verilmiştir: Doğru bilinç (inanç), doğru davranış (dürüstlük) ve erdemli tutumlar (salih ameller)…

Buradan yola çıkarak, şu sözcüğü veya şu cümleyi şu kadar tekrarlarsan, şuraya gidersen, şunu görürsen, şunun elini öpersen, şunu ziyaret edersen, şu mesajı gönderirsen Cennet’e gidersin sözü hadis falan değil Peygamber adına uydurulmuş sözlerdir. Yattığı yerden kimse büyük ödüle layık görülmez. Bunlar, dini afyona dönüştürme çabalarıdır.

Kur’an’da bildirilenlere göre doğru iş yapanlar nasıl karşılıklarını dünyada alabiliyorlarsa yanlış iş yapanlar da karşılıklarını dünyada alırlar. Doğruların ve yanlışların sayısı, hacmi, büyüklüğü arttıkça öbür tarafa da bu yansır. O halde, Cennet ve Cehennem yalnızca öldükten sonra değil dünyada da yaşanır.

Allah doğrudan insanları Cennet’e ve Cehennem’e koymuyor. Hani, denir ya herkes, ateşini yanında götürür diye. Ona benzer işte. İyiliğin mücadelesini verenler, çevrelerini cennete çeviriyor, kendi cennetlerini kendileri inşa ediyor. Kötülüğün mücadelesini verenler de çevrelerini cehenneme çeviriyor, gittikleri yere cehennem inşa ediyor. Herkes kendi inşa ettiği yerde yaşıyor. Allah kimseye haksızlık yapmıyor. Allah’ın, Cennet’e ve Cehennem’e adam lazım, şimdi ben oraya birilerini atmam lazım diye bir mesajı yok. Herkes kendi sonunu kendisi hazırlıyor.

Cehennem… Kur’an, sanılanın aksine, ortada büyük bir ateş var, her gelen yanan bu ateşin içine atılıyor veya orada kazanlar kaynatılıyor, her gelen kazana atılıyor diye bir mesaj içermiyor. Cennet ve Cehennem birer yaşam.

Cennet, dürüst ve iyi insanların ne istiyorlarsa  istediklerinden ve arzuladıklarından çok daha iyisini bulacakları ortamdır; nefis yiyecekler, nefis içecekler, nefis giysiler, lüks evler, güvenilir dostlar… Çünkü insan bunları istiyor, ona bunlar yetiyor.

Cehennem, zalimlerin, sahtekarların ve kötü insanların, neden kaçıyor, neden nefret ediyorlarsa ondan çok daha kötüsünü bulacakları bir ortamdır; inanılmaz bunaltıcı ve yakıcı sıcaklık, iğrenç yiyecekler, iğrenç içecekler, iğrenç giysiler, iğrenç atmosfer, iğrenç barınaklar… Çünkü insanlar bundan kaçıyorlar.

Kur’an’da verilen örnekler, o dönemin algısına hitap ediyor. Cennet ve Cehennem’in esas anlamı budur. Canınız ne istiyorsa bulacağınız yerdir Cennet. İkisi de bir yaşamdır. Huriler (hoş sohbetli güvenilir dostlar), ırmaklar, iyi ve kötü yiyecekler ve içecekler, dönemin algısına uygun örneklerle anlatılmıştır. Her konuda olduğu gibi Cennet ve Cehhennem konusunda da ilkeler ve açıklamalar (örnekler, tasvirler) vardır. Esas olan ilkelerdir. İlkeler, kitabın değişmezleri, örnekler değişkenlerdir. Örnekler, zamana zemine, toplumun algısına göre değişkenlik gösterir.

Cehennemdekiler yaşıyor; hatta aralarında tartışıyorlar. Cennettekilerle konuşuyorlar, ancak Cennet ortamına geçemiyorlar. Ölmek isteseler de ölemiyorlar, öyle kolay yırtmak yok, yapılan zulümler 3-5 yılla kapatılamıyor. Çok kötü koşullarda yaşıyorlar. Ancak Cennet ve Cehennem’deki nefislikler ve iğrençlikler de derece derece… Kimseye haksızlık yapılmıyor. Kişi, ne kadarını hak etmişse ancak o kadarına layık görülüyor.

İyi veya kötü insan olmamız bizim elimizde. Biz her şey değiliz. Her şeyi bilmiyoruz. Ancak bize verilen akli melekeler, vicdan, empati duygusu, ilahi kitap, sahip olduğumuz çevre, her şey, doğa, bizim gerçeği görmemiz, doğruyu bulmamız, temel hakları bilmemiz ve adil davranmamız, iyi insan olmamız için yeterli, hatta artar bile. Doğuştan sahip olduğumuz olumlu özellikleri (fıtrat), korumak ve geliştirmek bizi Kitap’ta anlatılanla aynı konuma getirir. İlahi din, fıtratla uyum içindedir. (30/30-32).

CENNET, BİR ÖDÜL SİSTEMİDİR

Erdemli insanlara

Dürüst insanlara

Sorumlu insanlara

Adaletli insanlara

Çalışkan insanlara

İyi insanlara

“(Cennette) Canlarının çektiği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.” (43Zuhruf: 71)

BİR ÖDÜL SİSTEMİ OLARAK CENNET,

BİRİNCİL PEKİŞTİRME (Olumluları artırma):  A – HER TÜRLÜ BİYOLOJİK İHTİYACIN (yeme-içme, giyim, barınma, uyku) EN ÜST DÜZEYDE KARŞILANDIĞI, B – HER TÜRLÜ PSİKO-SOSYAL İHTİYACIN (saygı ve sevginin, güzel yaşamın, değer vermenin, takdir görmenin)  EN ÜST DÜZEYDE KARŞILANDIĞI,

İKİNCİL PEKİŞTİRME (Olumsuzlukları giderme): A – HER TÜRLÜ BİYOLOJİK OLUMSUZLUKLARIN (ağrı, acı, sancı ve özrün, açlık ve susuzluğun) TAMAMEN GİDERİLDİĞİ, B – PSİKO-SOSYAL OLUMSUZLUKLARIN (stres, sıkıntı, sorun, dert) TAMAMEN GİDERİLDİĞİ yerin ve ortamın adıdır.

CENNET, SÜRESİZ VE SINIRSIZ ÖDÜLLENDİRMEDİR:

Orada;

İyi insanlar

Güzel dostlar

Sevgili eşler

Hoş sohbet insanlar

Yüksek saygı

Yüksek sevgi

Yüksek ilgi

Yüksek değer

Nefis yiyecekler

Nefis içecekler

Nefis meyveler

Nefis  sebzeler

Konforlu konutlar

Konforlu  eşyalar

Kaliteli güzel  giysi

Harika akarsular vardır.

BİR CEZA SİSTEMİ OLARAK CEHENNEM

BİRİNCİL TÜR CEZA (Olumsuzlukların verilmesi):  A – HER TÜRLÜ BİYOLOJİK İHTİYACIN (yeme-içme, giyim, barınma, uyku) EN KÖTÜ ŞEKİLDE VE EN KÖTÜLERİYLE KARŞILANDIĞI, B – HER TÜRLÜ PSİKO-SOSYAL İHTİYACIN (saygı ve sevginin, güzel yaşamın, değer vermenin, takdir görmenin) EN KÖTÜ ŞEKİLDE VE EN KÖTÜLERİYLE KARŞILANDIĞI,

İKİNCİL TÜR CEZA (Olumlu olanın verilmemesi): A – HER TÜRLÜ BİYOLOJİK OLUMSUZLUKLARIN (ağrı, acı, sancı ve özrün, açlık ve susuzluğun) DEVAM ETTİĞİ, B – PSİKO-SOSYAL OLUMSUZLUKLARIN (stres, sıkıntı, sorun, dert) DEVAM ETTİĞİ yerin ve ortamın adıdır.

CEHENNEM, BİR CEZA SİSTEMİDİR

Zalimlere

Canilere

Sahtekarlara

İstismarcılara

İkiyüzlülere

Riyakarlara

Kibirlilere

Sömürücülere

Ağır suçlulara

«Kendisinden kaçtığın şey, çaresizlikten yalvardığın durum…»(50Kaf: 19; 62Cumu’a: 8; 40Mümin: 49-50).

“Ölmelerine izin verilmez…” (35Fatır: 36)

 

CEHENNEM, SÜRESİZ VE SINIRSIZ CEZALANDIRMADIR:

Orada;

Caniler

Sahtekarlar

İkiyüzlüler

Riyakarlar

Kibirliler

Sömürücüler

Şeytanlara kulluk edenler

Zorbalar

Saygısızlık

Sevgisizlik

İlgisizlik

Değersizlik

Azar

Şiddet

İğrenç yiyecekler

İğrenç içecekler

İğrenç ortamlar

İğrenç giysiler

İğrenç eşyalar vardır.

 

 

KUR’AN’DA ATEŞ (NAR) SÖZCÜĞÜNÜN SÖZLÜK ANLAMI

* Onların durumu, (geceleyin) ateş (ışık) yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş (ışık) çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını (nur) yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. 2/17

* Tıpkı süs eşyası ya da alet yapmak için ateşte eritilen (madenlerin), yüzeyinde açığa çıkan köpüklü tortudan arındırılması gibidir. 13/17

* “Bana demir külçeleri getirin!” derken, demir (külçelerini) yığıp, iki yar arasındaki boşluğa doldurunca (onlara) “(Bir ocak kurun ve) körükleyin!” dedi. Nihayet, (demir iyice) kor (ateş) haline gelince, “Bana ergimiş bakır getirin bunun üzerine dökeyim” dedi. 18/96

* Size yeşil ağaçtan ateş yaptı da siz ondan yakıyorsunuz.36/80

* «Hani, o (uzakta) bir ateş (ışık) görmüş ve ailesine: “Siz burada bekleyin; ben bir ateş gördüm” demişti, “belki size oradan bir tutam kor getiririm yahut orada ateşin yanında bir yol gösterici bulurum.» 20/10

* «Mûsâ, âilesine: “Ben bir ateş (ışık) gördüm (gidip) size ondan bir haber getireyim yâhut size bir ateş koru getireyim de ısınasınız.” demişti. Fakat oraya varınca, o’na şöyle seslenildi: “Bu ateşin (erişme alanı) içinde olan herkes ve çevresindeki herkes kutlu kılınmıştır!» 27/7-8

* Ailesine: “Siz durun, gerçekten bir ateş (ışık) gördüm; umarım ondan ya bir haber ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm.” dedi. 28/29

* İbrahim’e gelince, kavminin o’na tek cevabı şu oldu: “Onu öldürün, veya yakın!” Ama Allah onu ateşten (yanmaktan) korudu. 29/24

ATEŞ (NAR) SÖZCÜĞÜNÜN MECAZ ANLAMI

* Hakikati (ayetleri) gizleyenler, karınlarına ancak ateş (zehir zıkkım)doldururlar (yerler). 2/174

* Yetimlerin mallarını yiyenler, karınlarına ancak ateş doldururlar (yerler). 4/10

* Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş (büyük bela /tehlike)dokunur. 11/113

* Ateşten (büyük tehlike) bir uçurumun kenarı. 3/103

* İnkarcılar ateşe (büyük tehlike) çağırırlar. 2/221

* Her ne zaman savaş için bir ateş (büyük belaya) yakmışlarsa (çağırmışlarsa), Allah onu söndürmüştür. 5/64

* Ateşin yiyeceği kurban. 3/183

SARAN/ÇEVRELEYEN ATEŞ (NAR) NE DEMEKTİR?

* O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler: “Cehennemin dokunuşunutadın!” diye. 54/48

* Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarlarıkendilerini çepeçevre kuşatmıştır. 18/29

* Giysileri katrandan olacak ve yüzlerini ateş bürüyecek. 14/50

* (Orada onların) yüzlerini ateş yalar. Öyle ki (ateşin) içinde (dehşetten dudakları gerilir de) dişleri açıkta kalır. 23/104

* Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. 39/16

* Mesajlarımızın doğruluğunu inkara şartlanmış onları zamanı geldiğinde ateşe mahkum edeceğiz; derileri her yanıp döküldüğünde onları yeni derilerle değiştireceğiz ki azabı (tam olarak) tadabilsinler. 4/56

* Ateşin yakıtı taşlar ve insanlardır. 2/24; 3/10; 66/6

* Münafıklar ateşin en alt tabakasında. 4/145

CENNET VE CEHENNEM DERECE DERECEDİR

* Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O, ne kötü varılacak yerdir! Allah katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını görendir. 3/162-163

* Gerçek şu ki, bir toplumun fertleri (doğru ile eğrinin anlamından) habersiz olduğu sürece Rabbin o toplumu yaptığı yanlışlıklardan dolayı asla yok etmez. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Senin Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. 6/131-132

* İşte bunlar, kendilerinden önce geçip gitmiş (öteki günahkar) insanlar ve görünmeyen varlıklar toplulukları ile birlikte (yok olup gitme) cezasına çarptırılacak olanlardır. Onlar, kesinlikle kaybedenlerden olacaktır. Her birinin (inananların ve inanmayanların) yaptıkları işlerden dereceleri vardır. Allâh, onlara yaptıklarının karşılığını tam verir; kendilerine hiç haksızlık edilmez. 46/18-19

AHİRETTE KÖTÜLER KÖTÜ KOŞULLARDA DA OLSA YAŞIYORLAR; YANARAK ÖLMÜYORLAR

* “Şüphesiz, kim Rabbine ağır suçlu olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardırOrada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar.” (20Taha/74)

*  «En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçınır. Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.» (87/10-13)

* «(Cehennemin muhafızına): “Ey Mâlik, Rabbin bizim işimizi bitirsin, (bizi yok etsin, böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir)!” diye seslendiler. (Mâlik) “Siz kalacaksınız (hiçbir sûretle buradan kurtuluş yok).” dedi.» (43/77)

* «Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara kalıcı bir azap vardır.» (5/37; 32/20)

* Bugün bir yok oluşu çağırmayın, bir çok (kere) yok oluşu isteyip çağırın. (25/14)

* “O suyu yutmağa çalışır, fakat boğazından geçiremez ve her yandan ona ölüm geldiği halde yine ölemez. Bunun ardından da kaba bir azâp!” (14/17)

* “Hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince; onları bir cehennem ateşi beklemektedir; (orada) ne hayatlarına son verilip öldürülürler, ne de içine atıldıkları o (ateşin) azabı hafifletilir. İşte biz şükürden uzak duranları böyle cezalandırırız.” (35/36)

CENNET VE CEHENNEM BİR YAŞAMDIR; ORADAKİ KONUŞMALARA ÖRNEKLER

* «Hakikati inkara şartlanmış olanlar, bölük bölük cehenneme sürüleceklerdir; oraya vardıklarında kapılar açılacak ve muhafızlar onlara, “Aranızdan, size Rabbinizden mesajlar getiren ve sizi bu (Hesap) Günü’ne karşı uyaran elçiler gelmedi mi?” diye soracaklar. Onlar, “Elbette geldiler!” diye cevap verecekler.» (39Zümer/71)

* «Rablerine karşı sorumluluk bilinci duyanlar da bölük bölük cennete gönderileceklerdir; oraya vardıklarında kapılarının ardına kadar açık olduğunu görecekler; ve muhafızlar onlara, “Selam size! Hoş geldiniz! İşte buyrun, içinde temelli kalacağınız bu (cennete) girin!” diyecekler.» (39Zümer/73)

CENNET BİR YAŞAMDIR; ORADAKİ KONUŞMALARA ÖRNEKLER

* “İman edip erdemli davranışlarda bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: “Bu daha önce de rızıklandığımızdır” derlerBu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (2Bakara: 25)

CENNET VE  CEHENNEM, BİR YAŞAMDIR; ORADAKİ KONUŞMALARA ÖRNEKLER

* «Cehennemlikler cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler.» (7A’raf/50)

* «Onlar cennetlerdedirler. Ağır suçlulara: “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” diye uzaktan uzağa sorarlar.» (74Müddessir/40-42)

* «Cennet halkı, ateş halkına seslendi: “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” (Onlar da): “Evet”, dediler.» (7/44)

CEHENNEM, BİR YAŞAMDIR; ORADAKİ KONUŞMALARA ÖRNEKLER

* «Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler.» (40/47)

* «Ateştekiler, cehennemin bekçilerine dediler ki: “Rabbinize duâ edin de hiç değilse bir gün, bizden azâbı biraz hafifletsin!” (Bekçiler) Dediler: “Elçileriniz size açık kanıtlar getirmezler miydi?” “Evet (getirirlerdi) dediler. (Bekçiler:) “Öyle ise yalvar(ıp dur)un. Nankörlerin yalvarması hep çıkmazdadır.” dediler.» 40/49-50

ATEŞİN SÜRESİZLİĞİ VE EBEDİLİK – SONSUZLUK SORUNU

* «Göklerde ve yerde var olan her şey yok olup gitmeye mahkumdur; ama kudret ve ihtişam sahibi olan Rabbinizin Zatı sonsuza dek kalıcıdır.» (55/26-27)

* «Allah da, ‘Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah’ın dilemesi dışında süresiz olarak kalacaksınız» der.»  (6/128)

* «Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır. Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır.» (6/106-108)

CENNET VE CEHENNEMLE İLGİLİ İLKESEL DEĞİŞMEZ (MUHKEM) İFADELER

* “(Orada) Canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey vardır.” (41/30-32; 43/71;)

* «Orada ne yakıcı sıcak, ne de dondurucu soğuk (zemheri) vardır.» (76/13)

* «Orada ne ölür, ne de (güzel bir hayat) yaşar.” (20Taha/74; 87/13).

* “Ölmelerine izin verilmez…” (35Fatır/36)

MÜSLÜMANLAR ÇIKAR ODAKLI MI YAŞIYORLAR

Allah, yalnızca ölüm sonrası hayata müdahil olan biri değil. Müslümana göre, şu an içinde yaşadığımız dünyada doğru işler yaptığımız zaman doğru işler yapana Allah yardım eder. Çıkar odaklı yaşayanlar, Allah kendilerine yardım etsin ve ödüllendirsin diye doğru işler yaparlar. Kimisi de, zaten doğru olduğuna inandığı için doğru ve güzel şeyler yapar. Allah yardımı bir sonuçtur. O sonucu inananların kendileri belirlemezler, o yardımın ne zaman, nerede ve nasıl olacağına dair bir garantisi de yoktur. Onlar eylemlerini çıkar/ödül güdüsüyle yapmazlar. Kimse yoksula yardım ederken, “Ben şimdi bana Cennet verilmesi için bu yardımı yapıyorum” diye düşünmez. O yardım etmenin doğru olduğuna inandığı için yardım etmektedir. Allah da bunu istemiştir. Çünkü O, hep doğru olanı istemektedir. O yüzden, o, Allah’a inanmaktadır. Kısaca Cennet veya ödül, bir amaç değil bir sonuçtur.

Kohlberg’in ahlaki gelişimin kuramını göz önüne getirelim. İnsanlardan kimisi, ceza-itaat veya çıkara dayalı bir ilişkiyi baz alır. Kimisi de evrensel ilkeleri esas alır. Zaten doğrusu o olduğu için öyle bir tutum içindedir. Böyle tutum içinde olanlarda, ödül bir amaç değildir ve yüzde yüz garanti de edilmiş değildir.

Müslümanların inandığı Cennet ve Cehennem önce bu dünyada yaşanır. Burada insanların hayatını Cehennem’e çevirenler, öbür tarafta Cennet’i bekleyemezler.

Ritueller, amacından sapmış, şekle ve kurallara indirgenmiş uygulamalardır. Sanal dünyada dinin ritüellere indirgenmesine ve ahlaki değerlerden bağımsız ve bağlantısız algılanmasına yoğun eleştiriler vardır. Kısaca bir örnek vereyim: Namaz… Amacı, hurafe ve batıl inançlardan uzak tutmak. Ne var ki namaz kılanların büyük çoğunluğu, hurafelerin içine batmış durumda… Bunun için namazın amacının ve onda ne okuduğunun bilincinde olarak icra edilmesi gerekiyor.

“Kuşkusuz namaz, insanı aşırılıklardan ve ahlak dışı davranışlardan alıkoyar.” (29/45)

Namaz, günümüzdeki insana bunları sağlıyor mu? Gelenekçi anlayış, sabah-akşam namaz diyor. İçini boşaltarak. Namaz için kullanılan sözcük salat. Salat, namaz-niyaz ve dayanışma anlamlarına geliyor. Evet, din ahlaki erdemler demek. Diğer bildiğiniz tüm ritüeller onları güçlendirme amacı taşıyor.

HAYATIN AMACI:

Allah’ın bize sağladığı imkanlar ve sunduğu fırsatlarla yapabileceğimizin en iyisini yapmak ve olabileceğimizin en iyisi olmaktır. (Bkz. 67Mülk/ 2 ; 11Hud/7; 6En’am/ 165; 5Maide/48)

 

İNSANLARI YARATIŞ AMACI:

Allah’tan başkasına kulluk (ibadet) edilmemesi, yalnızca Allah’a kulluk edilmesi) için… (Bkz. 51Zariyat/56) Kimseyi putlaştırmamak, kula kulluk etmemek, özgür ve özgüvenli olmak… Yalnızca kendisine ait olan nitelikleri (esmaü’l-hüsna) başka kişilere veya nesnelere yakıştırılmaması ve kendi buyruklarına aykırı istekleri Allah’ın buyruğu gibi görülmemesi.

HAYATA İLİŞKİN FARKLILIKLARI YARATIŞ AMACI: 

Yarattığı tüm varlıklar üzerinde düşünüp aklımızı kullanmak için… (30Rum/20-25)

 

İNSANA GÖREV VE SORUMLULUK VERME AMACI:

İnsanlar arasında barış, hak ve adalet, dostluk ve kardeşlik gerçekleşsin diye.. (2Bakara/30; 49Hucurat/13)

TÜM VARLIKLARI YARATIŞ AMACI:

Gerek yarattığı varlıkları ve gerekse de buyruklarını ahlaki bir gerekçeye, bir hikmete dayandırmıştır. (30Rum/8) Tüm bunları anlamak için Allah, insan hayatına anlam katmak için, insana akıl vermiş ve bunu özgür iradeyle desteklemiştir.

 Turgut ÇİFTÇİ

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir