Yalana Son Vermeden Güvenilir ve Ahlaklı Toplum Oluşmaz

YALANA SON VERMEDEN GÜVENİLİR VE AHLAKLI TOPLUM OLUŞMAZ
Biraz konuşkan, biraz asosyal, biraz dışa dönük, biraz az konuşuyor, biraz çok konuşuyor, biraz geçimsiz, biraz cins, biraz olumsuz, biraz hırçın, biraz yemeğe düşkün, biraz aceleci, biraz zevzek, biraz şöyle, biraz böyle, türündeki tanımlamalara takılmayın.
 
Bunların hepsini geçin…
Kendinize soracaksanız, muhataplarınız güvenilir mi, değil mi diye sorun, güvenirliği esas alın. Bu sorunun dışındaki sorularla kafanızı karıştırmayın.
 
Yol haritanızı ve rotanızı buna göre belirleyin. Mühendis mi, doktor mu, yönetici mi, yönetilen mi, zengin mi, fakir mi, güzel mi, yakışıklı mı, çelimsiz mi, beni hiç ilgilendirmiyor.
 
A’dan Z’ye hiç kimse, yalan söylememeli, başkasına zarar verme ihtimali olan, direkt veya dolaylı her türlü yalandan kaçınmalı… Güvenilir insan olmanın en temel ölçütü, yalan söylememektir. Bunun yolu ise, doğrudan ve dolaylı yalanlardan kaçınmanın dışında elbette açık ve şeffaf olmaktan geçiyor.
GÜVENİLİR İNSAN OLMANIN ASGARİ ÜÇ ŞARTI
1 – Birilerinin zarar görebileceği bir yalanı asla söylememeli! (BEN’İN KENDİ TUTUMU)
2 – Yakın çevresindeki kişilere yalancı muamelesi yapmamalı! (SANA OLAN TUTUMUM)
3 – Şahit olduğu yalanlara gücü ölçüsünce göz yummamalı! (ONA OLAN TUTUMUM)
 
YALANLA HAKKA BAĞLILIK (İMAN) BİR ARADA BULUNMAZ
Çocuklarımıza abdestten ve namazdan önce yalan söylememeyi öğretmeliyiz. Yalan varsa, din de yoktur, ahlak da… Çünkü yalan, doğruluğu siler süpürür. Yalanı alışkanlığa veya yaşam biçimine dönüştüren insanlar, dürüst insanlardan elbette hoşlanmazlar, uzak dururlar.
 
Namaz vaktini 10-15 dakika kaçırmayan insanların, kolayca yalan söylemeleri bana çok riyakârca geliyor. Yalan söylememek, yalnızca bir dine ait tutum değildir; bütün dinler ve öğretiler, kem küm etmeden yalanı kökten ve toptan reddeder, etmelidir. Dinlisi de, dinsizi de, eğer insanca ilişki kurmak istiyorsa, yalana son vermelidir. Dindar yalan söylüyor diye eleştiren dine mesafeliler de, en azından tutarlılık adına yalan söylememelidirler.
 
Dostlarınıza güven veremiyorsanız, başkası size nasıl güvenecektir? Allah’ın son elçisi (as), peygamber seçilmeden önce de güvenilir (el-emin) idi.
Öyle değil mi, asla yalan söylemezdi. Peygamberin yolu diyorsan, farz diyorsan, sünnet diyorsan, asla yalan söyleyemeyeceksin. Onun yakın arkadaşları çok doğru (sıddîk), âdil, vb. unvanlarla anılıyorsa, bu, onların yalan söylememelerinden ve dürüst olmalarından dolayıdır.
 
Müslüman, insandır, pek çok konuda yanlış yapabilir, ama hakka hakikate inanıyorsa (iman ediyorsa), asla yalan söylemez, hadisi de bu gerçeği teyit etmektedir.
 
Her sorunda ve sıkıntıda, bahane getirerek, sözü çarpıtarak, muhatabının kişiliğine saldırarak veya konuyu değiştirerek savunma mekanizmalarını kullananlar ne kadar da sık yalan söylüyorlar!
 
Bilinmeli ki sahte gülüşler, sahte bakışlar, miş gibi tutumlar, abartılı, yapay ve yapmacık söz ve davranışlar dolaylı yalanlardır.
 
Yalan söylemeyen var mı diyorsun? Yine bilmeden konuşuyorsun. Bu sözün tıpkı, bir hırsızın, kendisini savunmak için, “Bir tek ben mi çalıyorum, herkes çalıyor” demesine benziyor.
 
Yalan ve iftira, haksızlık ve daha nice kötülükleri alışkanlık haline getirenler, “Yalnızca ben mi yapıyorum, herkes yapıyor” diyerek kendilerini temize çıkarmaya ve eylemlerine meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.
 
Yalanla kastedilen, öncelikle başkasını üzen veya onlara zarar veren sözler, duygular ve davranışlardır. Hak ve adalet mücadelesini verenler, örneğin Allah’ın elçileri, asla yalan söylemezler. Çünkü en büyük günah ve en ağır suçtur yalan.
 
Onurlu insanlar, yalanla yüz yüze geldikleri zaman, orada buz gibi bir atmosfer hakim olur, kanları donar… Yalan söyleyenle kendileri arasında büyük bir kırılma yaşanır.
 
Zaten yalana ve iftiraya, haksızlığa ve bozgunculuğa, kavgaya ve zorbalığa karşı mücadele edenler, ne diye yalan söylesinler ki! Hayatı yalana karşı mücadeleyle geçen insanlar yalan söylemezler elbette. Bunun dışında şakavari ve lafın gelişi söylenen sözler vardır ki ya kimseye zararı yoktur, ya da doğru olmadığı zaten ifade edilmektedir.
 
Yalanlar, en büyük güven kaybına neden olur.
 
Yalanların en büyüğü, Allah ve elçileri hakkında söylenen gerçek dışı ve uydurma sözlerdir.
 
Yalanlar yüzünden insanların yuvalar yıkılmakta, hayatlar kararmakta, insanlar dostlarını, eşlerini ve işlerini kaybetmektedirler.
 
Yalanlar yüzünden, insanların mallarına, canlarına ve onurlarına kastedilmektedir.
Nice haksızlığın, bozgunculuğun, yolsuzluğun, hırsızlığın, zorbalığın ve kötülüğün arkasında yalan ve desise yatmaktadır.
 
BİRAZ BEYİN JİMNASTİĞİ
✺ Kimler, yalan söyler diye merak mı ediyorsun?
☞ Ne yazık ki çoğu insan yalan söylüyor.
 
✺ Az mı, çok mu diye merak mı ediyorsun?
☞ Ne yazık ki çoğu insan, çok fazla yalan söylüyor.
 
✺ Peki, ne tür insanlar daha çok yalan söylüyor?
☞ Korkak insanlar daha fazla yalan söylüyor.
☞ Cesur insanlar, ya yalana hiç başvurmuyor ya da daha az başvuruyor. Elbette azı da kabul edilemez.
☞ Korkak insanlar daha fazla savunma mekanizması kullanıyor ve daha fazla bahane getiriyor.
Esasında doğruluk kaygısı olan insan, asla yalan söylemez.
 
PEK ÇOK ŞEY GİBİ YALANLAR DA ÇEŞİT ÇEŞİTTİR:
Sırf egosunu tatmin için söylenen yalan ile, korkudan dolayı söylenen yalan bir değil.
❁ Korkular da çeşit çeşittir; itibar kaybından kaynaklanan korku ile şiddete maruz kalacağı veya büyük kayıplar yaşayacağı korkusu aynı değil.
Korkudan kaynaklanan yalan ile kızgınlıkla söylenen yalan bir değil.
Kızgınlıkla söylenen yalanla kararsızlıktan dolayı söylenen yalan da bir değil.
Kararsızlıkla söylenen yalanla ihtiyaçtan dolayı söylenen yalan da aynı değil.
❋ Ayrıca yalanın neden olduğu yıkımın büyüklüğü yalanın düzeyini gösterir.
? Tüm bunları, adalet ince ayar gerektirdiği için bilmekte fayda vardır.
 
İNSANLAR NEDEN YALANA BAŞVURUR?
❁ İnsanların yalan söyleme nedeni, öyle sanıldığı gibi birilerinin cezalandırma endişesi değil, daha ziyade, kendilerine bir daha güvenilmeyeceği çekincesidir. Kendilerine güvenilmeyeceği korkusuyla, yalana daha fazla başvuruyor. Başvurunca çok geçmeden yalan söylediği anlaşılıyor; yalanı yalanla kapatma çalışıyor ve daha fazla güven sorunu yaşanıyor.
 
❁ Yalanın asıl nedeni, özgüven sorunudur; birey olamama sorunudur; kimsenin dikte etmediği, yaşayarak öğrendiği kendi öz değerlerini içselleştirememe ve özümseyememe sorunudur; kişinin hem kendisine, hem de çevresine inanıp inanmama sorunudur.
 
❁ İnsanlar yalan söyledikçe özgüvenleri zayıflıyor, özgüvenleri zayıfladıkça yalana başvuruyor. Bu kısırdöngü, bütün bir hayat boyunca sürüp gidiyor. Özgüvensizlik, kişinin hiçbir ilkeye ve değere yeterince güvenmemesinin, benmerkezci (bencil) yaşamasının bir sonucudur.
 
❁ Yalan söyleyerek insanları kandırmak ve aldatmak, onurlu insana yakışmaz, onu alçaltır ve güvensiz kılar. İnsanın kazanabileceği en büyük erdem güvendir. En kolay kaybedeceği değer de, güvendir.
 
❁ İşin kolayına kaçan, herkesi memnun etmeye çalışan, duygusal davranarak akıllı ve mantıklı davranmanın önüne set çeken; bilgiye, emeğe, akla, iradeye ve vicdana değer vermeyenler ne yazık ki bu yalan çıkmaz sokağından bir türlü çıkamıyorlar.
 
SONUÇ
❁ Yalanı, ancak, güçlü ilahi adalet bilinci sona erdirir. Çünkü ilahi adalet, yalnızca ölüm sonrasında değil ölüm öncesinde de işler. O yüzden, dürüst olmanın, kendimize ve çevremize sayısız faydalarının olduğu; yalanın da, hem kendimize, hem de çevremize sayısız zararları, yol açabileceği sorunlar ve sıkıntılar günlük yaşamdan örneklerle, güçlü argümanlarla sık sık işlenmeli ve desteklenmelidir.
https://www.facebook.com/ahlakierdem/posts/10154592798324644

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir