Şeker, mutlu değil agresif yapar

Şeker, mutlu değil agresif yapar


Hani şeker ya da tatlı mutlu yapar diye bir düşünce var ya, aksine agresif yapar! Bu bilimsel olarak kanıtlandı. Amerika’da yapılan yetimhane çalışmalarında, çocukların şeker yediklerinde daha agresif oldukları saptandı. Aynı çalışma hapishanelerde yetişkinler üzerinde yapıldığında da benzer sonuçlar görüldü…
* Hocam, şekerin ne kadar zararlı olduğunu konuştuk. Peki ya kolalı, gazlı içecekler?

Bu tamamen ayrı bir konu. Gazlı içeceklerin içinde çoğunlukla tatlandırıcı olarak mısır şurubu kullanıldığından, mısır şurubu da daha fazla fruktoz içerdiğinden, daha fazla şişmanlatıyor. Bu yüzden bütün gazlı içecekler, bütün meyve suları fayda değil zarar verir.

*Sıkma portakal suyu da mı?

Elbette! Bir bardak portakal suyu ne kadar portakaldan sıkılıyor? Yarım kilodan! Yarım kilo portakalda yaklaşık 60 gram şeker var. Oysa günde 30 gram şeker sınırını aşmamamız gerekiyordu hatırlarsanız. (Bu konuyu ilk günkü söyleşide ele almıştık.) Gazlı içeceklerin ikinci kusuruna değinmek istiyorum, bir kadının ileriki yaşlarda kemik erimesine maruz kalmaması, 24 yaşına kadar kemiklerine depoladığı kalsiyuma bağlıdır. Bu nedenle 24 yaşına kadar kalsiyumdan zengin beslenilmesi gerekir. Çocuklar, gençler az yağlı süt ve az yağlı yoğurttan yapılmış ayran içeceğine gazlı içecekler içtiğinde, gazlı içecekteki karbondioksit kemikten kalsiyumu söküp idrarla atıyor. Yani biz 24 yaşına kadar kemiklerimizde kalsiyum depolayacağımıza, kemiklerimizi süngerleştiriyoruz. Ayrıca bir kutu meşrubat 35 gram şeker içeriyor. Hani bizim sınırımız bir günde 30 gramdı? Yani bir çocuk bir kutu meşrubat içtiğinde o gün hiç meyve ve bal yeme hakkı kalmıyor. Hangisini tüketmesi daha akılcıl? İşte bu nedenle Kaliforniya’da okullarda meşrubat satışı yasaklandı. Hem obezite hem de kemik erimesi nedeniyle…
Kanser hücresi de şekerle besleniyor Bu arada şekerin ne kadar zararlı bir gıda olduğuna ilişkin bir noktanın daha altını çizmek istiyorum. Kanser hücresi bile şekerle besleniyor. Bu yüzden özellikle kemoterapi gören hastalar asla şeker yememeli.
* Peki ya çikolata? O da zararlı mı? Ben bile her gün yemeden duramıyorum neredeyse?

Kakao çok önemli bir antioksidandır. Ama ne yazık ki, çikolotaya döndüğü anda kakaonun antioksidan özelliğinin, yani bize yararlı olan özelliğinin yok olmasının yanısıra şekerin zararlı etkisi de içine katılmış oluyor. Ben asla hiç yemeyin ya da çocuğunuza yedirmeyin demiyorum. Ama yediğiniz zaman az yiyin ve çikolatanın içindeki şeker miktarını günlük 30 gramlık şeker miktarından düşün. Bir de bu mantıktan bakıldığında kakao oranı yüksek bitter çikolota yenmesi çok daha uygun olur. Aslında dediğim gibi insanoğlunun 200 gram (çok şekerli)?meyve dışında hiç şeker yememesi gerekir. Diyelim ki çok aşerdiniz, 2 parça çikolata yediniz, o gün meyve yemeyin. Bir matematik hesap yapmak zorundayız. Elbette, meyveden elde etmiş olduğumuz birtakım vitamin ve antioksidanları da feda etmiş oluyoruz ama böyle yaptığımızda en azından vücudumuza zarar vermiş olmayız.

 

Yani biraz kafa kullanmak lazım.
Bir de şöyle bir yanlış var; hani şeker ya da tatlı mutlu yapar diye bir düşünce var ya, aksine agresif yapar. Bu bilimsel olarak da kanıtlandı. Amerika’da yapılan yetimhane çalışmalarında, çocukların şeker yediklerinde daha agresif oldukları saptandı. Aynı çalışma hapishanelerde yetişkinler üzerinde yapıldığında da benzer sonuçlar görüldü. Mahkumlar arasında şeker yenmediğinde daha az kavga çıktığı anlaşıldı.
* Peki neden?

Bunun tam olarak kimyasal izahı verilemedi. Ama sonuçlara bakıldığında, şeker yiyen ve yemeyenler arasında belirgin bir davranış farkı ortaya çıktığı bilimsel olarak gösterildi. Ayrıca şeker, diş çürüğünden eklem erimesine kadar kimyasal olarak birçok bulguya neden olabilmekte. Şişmanlatıcı etkisi herkes tarafından biliniyor. Ama ben şekerin bu yan etkilerinin ötesinde özellikle sınav öncesi çok sık yapılan bir hataya değinmek istiyorum. Sınavdan önce anneler çocuklarının sınavı daha başarılı geçsin diye reçel, bal, çikolata gibi tatlı yiyecekler veriyor. Halbuki şekerle karşılaşan vücut zarara uğramamak için hemen çok miktarda insülin salgılayarak şekeri yağa dönüştürüyor ve yağ deposuna atıyor. Fakat bu arada, korkudan vücut gerekli olandan daha fazla insülin salgıladığı için çocuğun tam sınav ortasında kan şekeri düşerek beynine daha az enerji kaynağı glikozun gitmesine neden oluyor. Bu da amaçlananın tam tersine çocuğun sınavda başarısız olmasına yol açıyor.
Sınavlardan önce tereyağ yenmeli!
* Öyleyse ne yapmalı?

Buna karşın çocuğa kan şekerini oldukça yavaş yükselten bir kahvaltı yaptırılabilir. Tam buğday ekmeği, tereyağında pişmiş yumurta, domates, salatalık ve peynirden oluşan bir kahvaltı çocuğun sınav başarısı için çok daha elverişlidir. Burada istisnai olarak tereyağ yenmesine göz yumuyoruz.
* Hocam tam da benim ağzımdan aldınız. Önceki günkü söyleşimizde, “Terayağ en değerli yağ. Zeytin
yağından bile değerli! Çünkü içinde Omega 3 var. Tabii eğer sütünden tereyağ yapılan hayvan merada otla besleniyorsa… Ama aynı zamanda en zehirli yağ. Eğer o hayvan endüstriyel olarak hiç gün ışığı, ot ve yeşillik görmeden besleniyorsa…

Maalesef günümüzde uygulandığı gibi. Bugün marketlerden o değerli, sağlıklı yağı bulmak mümkün değil” demiştiniz. Buna rağmen mi? Evet. Normalde tereyağından uzak durmak gerekir. Ancak sınav öncesi tereyağ vermemizin sebebi şu; Avrupa’daki çoğu dilde tereyağına adını veren butiric asittir. Bu asit dört karbonlu bir doymuş yağ asididir. Ve vücuda en hızlı enerji sağlayan maddedir. Çiftçiler kışın üşümemek için dışarı çıkmadan önce tereyağ yer. Yani şeker değildir hızlı enerji kaynağı,  butiric asit, yani tereyağdır. Çocuğun imtihan öncesi ihtiyacı olduğu için tereyağını öneriyoruz. Yoksa normalde marketlerden aldığımız tereyağını, önceki günlerde anlattığımız gibi başka sakıncaları içerdiği için asla kullanmamak gerekir.

Bir çocuğa yapılabilecek en büyük günah…
* Peki ya dondurma?

Dondurma hem yağlı sütten üretildiği hem de çok şeker içerdiği için iddia edilenin aksine çocuklar için yararlı değildir. Diğer taraftan dondurma ve şekerleme sanayinde kullanılan bazı gıda boyalarının otizme yol açtığı saptandığından Avrupa Birliği’nde, bu tür gıdaların üzerine “Dikkat eksikliğine yol açabilir!” ibaresi yazılmak zorundadır.

* Ya açık, külahta satılan dondurmalar?

Açık dondurmalarda ise bakteri bulaşma riski ayrı bir tehlike kaynağıdır.

* Peki sizin bir öneriniz var mı, nasıl vazgeçirebiliriz çocuğu dondurmadan?

Alıştırmayarak!

* İyi ama nasıl? Evde verilmese bile arkadaşlarından etkileniyor…

Arkadaşlarıyla temas etmeden önce, okul öncesi çağda ne yazık ki anne babalar hamburger dükkanlarına, dondurmaya ve gazlı içeceklere alıştırıyorlar çocuklarını. Çocuk, anne kucağında öğreniyor hataları. Ve ne yazık ki var olan yanlış bilgiler nedeniyle anne iyi bir şey yaptığını düşünerek alıyor dondurmayı. Çünkü, sürekli “Dondurma sağlıklıdır” deniyor. İçindeki süt nedeniyle… Bunlar bilgilenme eksikliği ya da iyi niyetle yapılan hatalar. Ama çocukların geleceğini karartan, onların hastalıklı yetişkinler olmalarına yol açan hatalar… Hataları anne kucağında öğreniyor çocuk dedik ya, bunu demişken, çocuk beslenmesinde yapılan en büyük hatalardan birini bana hatırlatmış oldunuz. Sabah okula gönderirken artık çok az anne kalkıp çocuğuna kahvaltı hazırlıyor. Uygulama genelde, “Al şu 5 lirayı, yolda kendine bir poğaca al” şeklinde. Halbuki sokaktan alınan bu besinle, ki buna besin bile dememek gerekir, çocuk sadece karbonhidrat ve margarin almış oluyor. Bir çocuğa yapılabilecek en büyük günah budur…

 

http://haber.gazetevatan.com/Haber/319848/1/Gundem

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir