Özgürlük ve Barış

ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ

İslam’ın ve insanlığın en anahtar kavramlarından ikisi…

Kur’an’da, özgürlük kavramına, ‘hür ve tahrîr’  sözcükleriyle yer verilmiş…

Barış; her türlü savaş ve kargaşadan, kavga ve güvensizlikten, kötülük ve haksızlıktan sağ salim biçimde kurtulmayı bildiren İslam’la özdeş bir kavram…

Özgürlük ve barış, hem İslam için, hem de insanlık için çok önemli…

Öyle ki tüm elçiler (as), insanları hakka davet ederken ilk ifadeleri, şuydu:

Ey halkım! Allah’tan başkasına kulluk etmeyin!

(Bakara, 2/83; Hud, 11/2,26; İsra, 17/23; Fussiler, 41/14; Ahkaf, 46/21)

Ey halkım! Yalnızca Allah’a kulluk edin! O’ndan başka sizin hiçbir tanrınız yoktur.”

(A’raf, 7/59,65,73,85; Hud, 11/50,61,84; Mü’minun, 23/23,32)

Kula kulluk etmemek, en büyük özgürlüktür.

Allah’tan başkasına, birilerine veya bir şeylere kulluk edilirse ne olur? İnsan, özgürlüğünü kaybeder; kula kulluk ve kölelik başlar. İnsanın barışı ve güveni, huzur ve mutluluğu sona erer.

 

Konumuzla ilgili üç anahtar kavram üzerinde duracağım:

1 – SÜBHANALLAH: Yalnızca Allah kusursuzdur demek… ‘Allah kusursuzdur’ demek, insan kusursuz değildir demek… Kusursuzlukta Allah tektir (tevhid), demek… İnsana kusur atfedilir, ama Allah’a eksiklik ve kusur atfedilemez demek… Yaratıcının konumu belli, asıl mesaj, insanın haddini bilmesi için… Çünkü insanlar, bu yolla, birbirini istismar ediyor ve sömürüyor; birbirine zarar veriyor.

O, her türlü eksiklikten ve kusurdan arınıktır. Bunun anlamı, insan kusurdan ari değildir; hatasız kul olmaz. Yalnızca Allah’a ait üstün nitelikler (kusursuzluk), Allah’tan başkasına; birilerine veya bir şeylere yakıştırılamaz. Kusursuzluk, Allah’tan başkasına; birilerine veya bir şeylere yakıştırılırsa ne olur? Kula kulluk başlar. İnsanlar, kusursuz gördükleri kişiye boyun eğer ve koşulsuz bağlanırlar. İnsan, başkasına kulluk ederse, özgürlüğünü kaybeder. Kula kulluk etmezse, özgür olur; haksızlıklardan ve kötülüklerden kurtulur (sağ salim olur) ve barış (İslam) egemen olur.

2 – ELHAMDÜLİLLAH:  Yalnızca Allah yüceltilir demek… ‘Allah yücedir’ demek, insan yüce değildir demek… Yüceltilmekte Allah tektir, demek… Yaratıcının konumu belli, asıl mesaj, insanın haddini bilmesi için… Çünkü insanlar, bu yolla, birbirini istismar ediyor ve sömürüyor; birbirine zarar veriyor.

Allah’tan başkaları; birileri veya bir şeyler yüceltilirse, aşırı ve abartılı övülürse, kula kulluk başlar. Kula kulluk başlarsa, insan özgürlüğünü kaybeder. Kula kulluk edilmezse, insan özgür olur; haksızlıklardan ve kötülüklerden kurtulur (sağ salim olur) ve barış (İslam) egemen olur.

3 – ALLAHÜ EKBER: Yalnızca Allah büyüktür demek… ‘Allah büyüktür’ demek, insan ‘büyük’ değildir demek… Yaratıcının konumu belli, asıl mesaj, insanın haddini bilmesi için… Çünkü insanlar, bu yolla, birbirini istismar ediyor ve sömürüyor; birbirine zarar veriyor.

Allah’tan başka hiç kimse (yaşça, hacimce veya ağırlıkça, vb. fiziksel nitelemelerle değil), üstün niteleme olarak büyük değildir. Kimi insanlar büyütülürse; büyük, özel ve ayrıcalıklı (imtiyazlı) görülürse, bazıları küçümsenir ve kula kulluk başlar. Kula kulluk başlarsa, insan özgürlüğünü kaybeder. Kula kulluk edilmezse, insan özgür olur; haksızlıklardan ve kötülüklerden kurtulur (sağ salim olur) ve barış (İslam) egemen olur.

Yalnızca Rabbini büyük gör!” (Müddessir, 74/3)

Dediler ki: “Rabbimiz! Biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Bizi yoldan saptırdılar.” (Ahzab, 33/67)

 İnsanlar, bu kavramları anlamıyor; onların anlamı üzerinde düşünmüyorsa, isterse beş bin kere tekrarlasınlar!…

Tüm elçiler ve onların yakın dostları, sözcüklerin veya sayıların tılsımına veya büyüsüne değil, yüksek anlam ve ideal amaçla mücadele verdikleri zaman hayatlarının değişeceğine ve gelişeceğine inandılar.

Bir arınma yöntemi olarak esaret altında yaşayan insanları özgürleştirmek (tahrîr er-rakaba) gerekir; yetmez, sarp yokuşu aşıp düze çıkmak için “Esaret altındaki insanları esaretten kurtarmak (fekk er-rakaba), zor zamanlarda yakınındaki yetimin yahut işsiz/aşsız bir insanın beslenme (zorunlu) ihtiyacını karşılamak” (Beled, 90/13-15) gerekir.

 Tarihin çoğu döneminde ve çoğu ülkede, köleci sistemin egemen olduğu göze çarpar. Kölelik; savaş, borçlanma, suç işleme, aileden miras veya satın alınma sonucunda ortaya çıkmıştır. Savaş esirleri, ülkelerine iade edilmeyip kalıcı hale getirilince, köle statüsüyle nitelenmiştir.

Kur’an’da olduğu gibi, günümüzde de, uluslar arası hukuki düzenlemelerde savaş hukuku, savaş tazminatı ve savaş esirleri gibi konulara geniş yer verilmiş, ancak esirlere insanlık dışı muamele yasaklanmıştır.

Şirkin en somut biçimi olan kula kulluk; insan özgürlüğü askıya alınarak; onun aklı, iradesi ve vicdanı hiçe sayılarak, en bariz biçimde köleci sistemlerde gerçekleşmektedir.

Köle; geniş anlam yelpazesine sahip bir kavramdır; köle kavramının en somut ve yaygın tanımında; aklı, iradesi ve vicdanı dikkate alınmayan, hizmet işlerinden en ağır görevlere kadar, insanlık dışı muameleye tabi tutulan esaret altındaki kişileri ifade etmektedir.

İslam’da köleci sistemin sürdürülmesinin önüne şu ayetle geçilmiştir:

Savaşta yakaladığınız esirleri sıkı tutun. Savaş bitince de, onları, ya karşılıksız olarak, ya da tazminat karşılığı serbest bırakın.” (Muhammed, 47/4)

Ne var ki Emeviler Dönemi’nde bu hükme, uygulamada riayet edilmemiştir.

 Peki, özgürlük neden çok önemlidir? İnsanı insan yapan en önemli özellik, onun aklıyla, iradesiyle ve vicdanıyla hareket etmesidir. Akıl, irade ve vicdan; insanı, insani anlamda harekete geçiren güçtür. O, bu güç (ruh) sayesinde, diğer canlılardan ayrılır. Aklı, iradesi ve vicdanı olmayan kişi, din ve hukuk karşısında sorumlu birey değildir.

Hz. Meryem’in annesinin, hamile iken doğuracağı çocuk hakkındaki söylemi, özgürlüğün önemini  ve anlamını anlatmaktadır:

Rabbim! Karnımdakini, özgürce (muharrar) sana adadım.” (Al-i İmran, 3/35)

Meryem’in annesi; doğacak çocuğunu, hiçbir baskı altında kalmadan, kendi aklını kullanarak, özgür iradesiyle ve kendi vicdanıyla, Kamu (halkın) hizmeti adına (kendi kişisel işleri için değil) yetiştireceğine ve bu hizmete sunacağına söz vermiştir.

Kişinin sorumluluğu, özgürlüğü oranındadır.  Baskı altında; aklını, iradesini ve vicdanını kullanamayan insan, özgür değildir; özgürlüğü de gücü ve kapasitesiyle sınırlıdır.

Özgürlük; bilgi, imkan (güç) ve fırsat işidir. İnsanlar, kula kulluğun ve köleci sistemin egemen olduğu durumlarda bunlardan (bilgi, imkan ve fırsattan) yoksun kalır; haklarını bilemez; bilseler de kullanmaya güçleri yetmez ve bu haklarını kullanacak fırsatı da bulamazlar.

 

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir