Hayat Araçları, Köprüler Kurmak İçindir

HAYAT ARAÇLARI, KÖPRÜLER KURMAK İÇİNDİR; YIKMAK İÇİN DEĞİL

Her insan, bütün hayatını, hayat araçlarında geçirir. Evde, sokakta, komşulukta, akrabalıkta, arkadaşlıkta ve işte… Bu araçlar, iletişim teknikleriyle aramızda sürekli dolaşıp durur. Hayatın içinde olan insan, uyku dışında daima trafiktedir. Hayat trafiği, insanlar arasında ya güçlü ilişkiler kurar, yahut bu ilişkileri zayıflatır ya da yıkar.

İletişimdeki en kolay yöntem, iletişimi zayıflatmak veya yıkmaktır. İletişim kurmak ve güçlendirmek için üst bir bilinç gerekir, emek gerekir, zaman gerekir, enerji gerekir. Emeğin değerine inanmayan insanlar, ya bağırarak, ya da susarak kendi bilinç dünyalarını karanlıklarla, belirsiz bilinmezliklerle karartırlar.

Ancak bencil insanlar, kısa vadeli hesaplar yapar. Bunun sonucu bugün ihtiyaç duymadığı şeyleri kolayca harcar. Oysa düşünsel veya inançsal olarak gelişmiş insanlar, uzun vadeli düşünürler.

Ahirete inanmak, ilahi adalete inanmaktır. İlahi adalet, hem dünyada, hem de ölüm sonrası işleyen bir mekanizmadır. İlahi adalete inanmak, Allah bilinciyle işin sonunu düşünmektir. İşin sonunu düşünen insanlar, hem özgüvenli, hem de güvenilir insanlar olarak tanınırlar, bilinirler. Anne-babalar bile, eğer çocukları işin sonunu düşünmüyorlarsa, onları güvenilir bulmazlar. İlahi adalete inanan insanlar,kendilerini derinden etkileyen yaşadıkları her olumlu ve olumsuz olayın, yaptıklarının bir sonucu olduğunu bilirler.

Bugün bulduğunu bugün harcayan, üç gün sonrasını düşünmeyen, anlık düşünen, anlık yaşayan kişiler; dar düşünceli, dar kalıpların dışına çıkamayan, dünyayı kendi dar çevresinden ibaret sayan, kendi dar çevresinden başka sorunu olmayan insanlardır.

Yarını düşünmeyen toplumlar geri kalmaya mahkumdurlar ve geri kalırlar. Yarını düşünmeyen bireyler, hem ekonomik, hem sağlık, hem eğitim, hem sosyal açıdan ileride büyük yıkımlar yaşarlar.

Girişte hayat araçlarından söz etmiştim. Araçlarını hayat trafiğinde sorumsuzca kullanan insanlar, hem kendilerine, hem de çevrelerine zaman zaman büyük zararlar verirler. Bu kişiler, konuşmalarıyla, davranışlarıyla, söylemleriyle ve eylemleriyle büyük kazalara yol açarlar.

Bu yoğun hayat trafiğinde, kimileri, sorumsuzca davrananların arkasından kendi aracına (çıkarlarına) çarpacak korkusuyla sövüp sayar; kimisi yüzüne bağırır, kimisi el kol hareketi yapar, kimisi de olup bitenleri seyreder. Pasif iyiler (Bkz. http://www.hakveadalet.com/aktif-pasifiyi), kendileri açısından bir risk, bir tehlike yoksa, sorumsuzca davrananları görmezden gelirler. Sonuçta bu sorumsuzca davrananlar, uzaydan gelmediklerine göre birilerinin yakını, dostu veya akrabasıdırlar. Kendi çevrelerindeki yıkımlara şahit olanlar da, genellikle yukarıdakilere benzer tepkiler verirler.

Bazen de aynı çevrede sorumlu davranan ve sorumluluğu iş edinen insanlar çıkar ve bu hak hukuk tanımayan, fırsatını bulduğu anda zarar veren ve insanların canlarını yakan kişi veya kişilere karşı bilinçli ve kararlı tutum sergilerler.

Sözünde durmayan, yalan söyleyen, insan ilişkilerini güçlendirmek yerine bozan, haksızlıktan çekinmeyen, trafik keşmekeşi yaşatan, kısaca doğruluk kaygısı olmayan bu bencil insanlar, kendi hayat araçlarını, kendilerine en fazla kim ‘dur’ diyorsa, tam da onun üzerine sürerler.

Toplumun diğer bireyleri bilmezler ki parazit gibi yaşamaya alışmış bu kişilere, insanlar seyirci kaldıkça, kimileri de gizliden gizliye alkışladıkça, bu parazitler her zaman kendilerine yeni konaklar bulacak ve bir süre sonra bu kişilerin kurbanları kendileri olacaktır.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir