Kaynakları Değerlendirmede Üç Çeşit İnsan Tipi

Aşağıdaki yazıda; su, hava ve toprak gibi doğal kaynaklar, ilahi kitapların vermek istediği mesajı sembolize etmektedir. Bu yazıda 3 farklı görüş ele alınmıştır: İlahi kitapların mesajına sahip çıkanlar, bu mesajı istismar edenler ve bu istismarları bahane göstererek dini reddedenler…

 

KAYNAKLARI DEĞERLENDİRME KONUSUNDA İNSAN TİPOLOJİLERİ

Kimisi (İlahi kitapların mesajına sahip çıkanlar) suya, havaya ve toprağa sahip çıkıyor; geleceği düşündüğü için sahip çıkıyor, işin sonunu düşündüğü için sahip çıkıyor, yalnızca kendisini değil başkalarını da düşündüğü için, başka canlıları da düşündüğü için sahip çıkıyor, kısaca düşündüğü için sahip çıkıyor. Çünkü onlar insanca düşünüyor ve insanca yaşıyor.

 Kimisi (İlahi kitapların mesajını istismar edenler) suyu, havayı ve toprağı kirletiyor; basit çıkarları için, günübirlik yaşadığı için kirletiyor, şan şöhret için kirletiyor, şeref ve itibar için kirletiyor, kazanmak için, makam ve mevkii için kirletiyor, kısaca düşünmediği, düşünemediği için kirletiyor. Çünkü o, hayata, salt biyolojik ihtiyaçları ekseninde bakıyor. Çünkü o, henüz beyniyle ve yüreğiyle hareket edemiyor; kendisinden ve soydaşlarından başkasını düşünemiyor.

 Kimisi (İlahi kitapların mesajını reddedenler) de kendilerine ikram edilen suyu, havayı ve toprağı reddediyor ve hatta onlara küfrediyor; bulanık olduğu için, kirli olduğu için reddettiğini söylüyor, onlara ihtiyaç olmadığı için reddettiğini söylüyor, daha önceden karşılaşılan sağlık sorunlarından dolayı, güvenilir bulmadığı için reddettiğini söylüyor. Çünkü o, kirliliğin arkasına sığınıyor.

 Gerçekten de kaynaklar üzerinden güç ve servet sahibi olan ikinci gruptaki kaynak istismarcıları ve sömürücülerinden dolayı insanların kullandığı su, hava ve toprak kirlenmiştir. Gerçekten de bunlar, kullanıcıların sağlıklarını bozmaktadır, o yüzden güvenilir olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Ancak bu durum, ikram edilen kaynakları reddedenlerin, gerçekten de haklı olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü kendilerinin kullandığı günübirlik kaynaklar da bulanıktır ve kirlidir.

 Ona; musluklardan akan suyun, mahalledeki havanın, bahçedeki toprağın sağlıksız olmasının, bütün suların, havanın ve toprağın sağlıksız olduğu anlamına gelmeyeceğini anlatıyorsunuz. Temiz su için, suyun ana kaynağına; temiz hava için daha yüksek bölgelere; temiz toprak için kimyasal atıkların olmadığı alanlara davet ediyorsunuz. Onu da reddediyor; çünkü oralara gitmek, emek gerektiriyor, bunun için zaman gerekiyor, yorulmak gerekiyor. O ise tembel; uzun soluklu ve derin araştırmayı sevmiyor, yattığı yerden ahkam kesiyor. Çünkü o da, ikinci gruptakiler gibi bireysel düşünüyor. Ne yazık ki başka insanların sorunları konusunda kendisini sorumlu hissetmiyor. Çünkü günübirlik yaşıyor. Çünkü kirli kaynaklarla yaşamaya alışmış, bünyesi, kirli kaynaklara geçici de olsa bağışıklık kazanmış. Çünkü kaynakların temiz olmadığı konusunda samimi değil. Çünkü onun kaynaklar konusunda önyargıları var. Çünkü onun kaynaklar konusunda tartışılmaz dogmaları var. Ne kendine güveniyor, ne de kaynakların gerçekten de temiz olabileceğine… Ne insana güveniyor, ne de doğaya…

 Birileri suyu veya havayı kirletiyorsa burada suçlu olan su veya hava mıdır, yoksa onları kirletenler mi? Suyunuz veya havanız kirlenmişse onları kullanmak mı, yoksa zor da olsa temiz suyun ve temiz havanın olduğu yerden yararlanmak mı daha akıllıcadır?  Turgut ÇİFTÇİ

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir