Satranç Günah mıdır?

<<Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı’ndan satrançla ilgili açıklama yapılmıştır: “‘Satranç oynayan lanetlenmiştir, oyunculara bakan da domuz eti yemiş gibidir’ şeklinde söylenen söz, hadis değil uydurmadır. Peygamberimizden satranç oynamayı yasaklayan hiç bir sahih hadis gelmemiştir.”>> (Ocak 2017)

Satranç ve İslam Dünyası

“Satranç, iki kişi arasında altmış dört kareli bir tahta üzerinde değerleri ve adları değişik siyah ve beyaz on altışar taşla oynanan bir oyun”dur. (TDK)

Satranç oyununun köken olarak Hindistan’a ait olduğu düşünülmektedir. İranlılar tarafından öğrenilen oyunun İranlılarca geliştirilmesi ve kültürlerine uyarlanması sonucu oluşmuştur. “Şah mat” ifadesinden de anlaşılacağı üzere İran kültürüne adapte edilmiş bir oyundur. Satranç, İslam’ın doğuşuna yakın bir tarihte Arap toplumu tarafından tanınmış bir oyundur ve ilk öğrenen sahabeden Amr b. As olmuştur. Satrançla ilgili Peygamberden gelen sahih bir hadis yoktur.   (TDV İslam Ansiklopedisi, Satranç Maddesi).

Satranç Avrupa’ya Müslüman Araplar sayesinde gitmiştir. Emevi Dönemi’nde devlet destekli turnuvalar düzenlenmiştir. Satranç hakkında eserler yazılmış, Müslüman devlet yöneticileri ve halk tarafından itibar gören bir oyun olmuştur.

“En önemli gelişmelerden biri müslümanların daha I. (VII.) yüzyılın sonunda oyunun kurumsallaşmasına katkıda bulunmalarıdır. Nitekim Emevî Halifesi Yezîd b. Abdülmelik’in hilâfeti döneminde Abdülhakem el-Cümahî, Mekke’de özel bir mekânı tavla, satranç vb. oyunlar için düzenlemiştir (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, IV, 253-254; Râgıb el-İsfahânî, I, 448-449).

İlgili bütün kaynaklarda yöneticisi, âlimi, şairi, hatta görme engellisiyle müslümanların satranca büyük ilgi gösterdikleri, onun toplumda yayılmasına ve gelişmesine öncülük ettikleri bildirilir. Müslümanlar üstün yeteneklerini ortaya koyarak ilginç buluşlarla satranç oyununa önemli yenilikler katmıştır.” (TDV İslam Ansiklopedisi, Satranç Maddesi)

Satranç İslam dünyasıyla o kadar özdeşleşmiştir ki, Hristiyanlar İslam kültürü olduğu gerekçesiyle bu oyunu önce kabul etmemişlerdir. Sonra taşlara kendi kültürlerine uygun isimler vererek oynamışlardır.

1061 yılında kilise satrancı İslâm kültürünün bir parçası saydığı için oynayanları aforoz edince 1475’te Avrupa’da vezir yerine kraliçe, filler yerine papazlar ve atlar yerine şövalyeler konularak oyundaki İslâmî unsurlar, dolayısıyla aforoz edilme gerekçesi ortadan kaldırılmıştır”

Satrancın Müslüman Araplar’a intikali önemli bir dönüm noktasıdır; çünkü oyunun gelişmesi, kurallarının belirlenmesi, yazılması ve Batı’ya intikali onlar sayesinde olmuştur.  (EIr., V, 395; ML, XI, 29-30). (TDV Ansiklopedisi, Satranç maddesi)

Satranç ile ilgili mezheplerin hükmü satranç ile ilgili değil, kumar, sorumlulukların aksatılması bağlamında yer almıştır. Bir çok İslam alimi de satrancı olumlu yönlerinden dolayı mübah (serbest) kabul etmişlerdir.

“Hanefî, Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî kaynakları satrancın hükmüyle ilgili farklı bilgiler verir. Ancak bu bağlamdaki açıklamalardan, kumara bulaştırılmadığı, Allah’a, aileye ve topluma karşı görevler aksatılmadığı, daha önemli bir işin ihmaline yol açmadığı sürece satranç oynanmasında dinen bir sakınca bulunmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim birçok İslâm âlimi satrancın zihni kuvvetlendirdiği, mizacı geliştirdiği, iş hayatında azimli ve mücadeleci olmayı öğrettiği, görüş ufkunu genişlettiği, kendine güveni arttırdığı, insanı sosyalleştirdiği, güçlü arkadaşlıklar kurulmasını sağladığı yönündeki faydalarını hatırlatarak satranç oynamanın mubah olduğunu ifade etmiştir.” (Adlî – Ebû Bekir es-Sûlî v.dğr., s. 15; Râgıb el-İsfahânî, I, 447-448; Râvendî, II, 384; EI² [İng.], IX, 367; Ahmed Abdürrezzâk, I, 125).

 Görüldüğü üzere, satrançla ilgili bir ayet veya sahih kabul edilen bir hadis yoktur. Mezhep görüşleri şartlara ve illetlere bağlı olarak günahlara sebep olma şartıyla oluşturulmuştur. İslam tarihinde de ilk asırdan itibaren müslümanlar tarafından sahiplenilen, oynanan bir oyun haline gelmiştir. İslam devleti tarafından desteklenen, yöneticilerden halka kadar herkes tarafından oynanan bir oyundur.

 

  Artık aklınızı kullanmaz mısınız? (2/44)

 Bugünkü bazı çevrelerce kabul edilen “Akıl şeytandır” anlayışının yanında, akıl sporunun engellenmesi çok normaldir. Çünkü aklı kullanmaya düşman olmak, ancak akıl işi olmayan öğretileri kabul ettirmek isteyenlerin yapacağı bir şeydir.

Dinimizde akıl çok önemlidir. Aklı olmayanın dini de yoktur (Kenzul Ummal, c14, s.73). Çünkü din bir akıl işidir.  Müslüman olmak için ilk şart, “akıl baliğ” olmaktır. Yani akılca olgun olmaktır, alternatifleri değerlendirebilecek, sorgulayabilecek ve kıyas yaparak karar verebilecek yetide olmaktır.

Akla uymak ve aklı kullanmak arasında bir ayrım yapmak durumundayız. Akla uymak, heva anlamında kullanılır ve genellikle birinin aklına uymak şeklinde kullanılır. Evet, kimsenin aklına uymamalıyız. Kendi aklımıza (hevamıza) da uymamalıyız. Ama aklımızı kullanmalıyız. Çünkü bu farzdır. Kuran’ı Kerim’de hiçbir yerde aklı kullanmak eleştirilmezken, aklı kullanmayanlarla ilgili birçok eleştiri bulunmaktadır. “O (Allah), aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır” (10/Yunus 100).  “Artık aklınızı kullanmaz mısınız?” (2/ Bakara 44)

Bir şeyi etkili bir şekilde kullanmak için onu geliştirmek gerekir. Kollarınızla bir şeyler taşırsınız. Daha çok taşımak için spor yapıp, kaslarınızı geliştirmeniz gerekir. Aklı kullanmak için de, aklı geliştirmek gerekir. İşte bu noktada satranç tam bir beyin sporudur.

 

Satranç ve Kumarın Farkı

  Günümüzde satranç hakkında konuşmadan önce satranç oyununun ne olduğunu bilmek gerekir. Nasıl oynandığını, ne amaçla oynandığının bilinmesi gerekir. Satranç oynayanların toplumun hangi kesimi olduğunun bilinmesi gerekir.  En az bir satranç turnuvasına gidip gözlem yapılması gerekir. Dünyayı kurtarma iddiasında olanların önce dünyayı tanıması gerekir. Toplumu kötülüklerden koruma iddiasında olanların önce toplumu tanıması gerekir.

    Satranç ve kumarın farkı:

  1. Kumar: “Para koyarak oynanan talih oyunu” (TDK) şeklinde tanımlanır. Yani bir şans oyunudur. Atılan zarın hangi sayıyı göstereceği, gelen kağıt veya taşların iyi olma ihtimaline göre kazanma ihtimali olan bir oyundur. Her aşamada konusu ve amacı paradır. Satranç ise beyin sporudur, bir strateji oyunudur. Beyindeki bağlantıları geliştirir, sağlamlaştırır. Satrançta şans yoktur, bilinçli tercihler ve ileri görüşlülüğe dayanır. Başlangıçta iki taraf da eşit şartlardadır, kazanmak şansa değil, tamamen doğru düşünmeye ve empati kurmaya bağlıdır. Satranç oynayanlar oyuna başlarken veya sonunda ortaya para koymazlar. Sadece akıllarını yarıştırırlar. Kendilerini geliştirmek için oynarlar. Satranç oynayarak para kazanan yoktur.
  2. Kumarhanelerde saat yoktur. Çünkü gelen kişilerin saatlerce zaman ve para harcaması beklenir. Zamanın bir değeri yoktur. Satranç turnuvalarında ise herkesin kendi saati vardır. Belirli bir süre vardır (Genellikle 2 saat). Verilen süre içerisinde hamlelerin yapılması ve oyunun biri tarafından kazanılması beklenir. Bu durum insana zaman yönetimi, planlama disiplini kazandırır. Hızlı düşünme, çabuk çözüm üretme yetilerini geliştirir. Satrançta zamanın değeri vardır, zamanı boşa harcamak söz konusu değildir.
  3. Kumarhaneler para amaçlı olan yasa dışı işlerin yoğun olduğu mekanlardır. Kumarhaneler kötü ilişkilerle, sarhoş edici içkilerle ve her tür kötülükle özdeşleşen yerlerdir. Oysa satranç; içki, kumar, fuhuşla ilgili bir oyun değildir. Satranç turnuvaları, akıllı, aklı başında ve zeki kişilerle tanınan yerlerdir. Bu kişiler ağırlıklı olarak öğrenciler, doktorlar, mühendisler, askerlerden yani toplumu ayakta tutan, üreten, geliştiren kesimlerden oluşur.
  1. Kumar, kısa yoldan çok para kazanmak isteyenlerin tercih ettiği bir oyundur. Emek harcamadan, alın teri dökmeden diğerlerinin parasını ele geçirmek demektir. Akıllarını kullanmayan, akıl ve mantıklarını ikinci plana iten insanların bir tercihidir. Çünkü kumarın zararlarını göremeyen, kazanma ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu hesaplayamayan, kazanma hırsından elindeki her şeyi verebilecek potansiyelde duygularının esiri insanlar kumar oynarlar. Kumar oynayanların temel motivasyonu çok para kazanma arzusudur. Kazanmanın büyüsü ve kaybetmenin hırsı bu tür insanların tüm hücrelerini ve hayatını ele geçirebilir. Satranç ise hiç bir maddi çıkar olmaksızın, tamamen düşünme becerisine dayanan bir oyundur. Satranç için ağırbaşlı olmak gereklidir. Kumar gibi ihtimallere kendini kaptırmak değil, tersine ihtimalleri doğru değerlendirip yarar-zarar hesabı yapabilme becerisidir. Kişiler kazanmakta olsa da kaybetmekte olsa da, en doğru şekilde savunma yapmayı ve duygularını ikinci plana koyarak aklı kullanmayı öğrenir, geliştirirler. Satrançta kaybetme durumunda kişilerin parasından, yaşamından hiç bir şey eksilmez. Satrançta kaybeden de kazanır. Daha iyi öğrenmek için bir alıştırmadır, tecrübedir.
  2. Kumarda insanlar daha çok kazanmak için sürekli yenmek isterler. Satrançta ise sürekli yenmek geliştiren bir durum değildir. Satranç oynayanlar, daha iyi oynayanlarla oynamak ve daha fazla olası durumu görmek ve kendilerini geliştirmek isterler.
  3. Kumar genellikle iki kişiden fazla ile oynanır. Sebebi; çok kişinin çok para anlamına gelmesi ya da kişiye düşen zararın bölüşülmesinden dolayıdır. Satranç ise sadece iki kişi arasında oynanır ve onda maddi bir beklenti yoktur.
  4. Kumar saatlerce sıkılmadan oynanabilir. Ancak satranç bir iki maç sonrasında insanın beynini yoran bir şeydir. Yani tüm gün satranç oynamak gerçekçi bir şey değildir.

 

Bıçak Günah Mıdır?

“Ey iman edenler! İçki (ve benzeri şeyler), KUMAR, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (5 Maide 91-92)

Kumar büyük bir günahtır. Peki, bıçak günah mıdır? Bıçak günahtır denirse ne olur? Bıçakla ekmek kesip bölüşürseniz sevap olur. Bıçakla koyun kesip ihtiyaç sahibine verilirse büyük bir sevap olur. Bıçak değil, bıçakla insan yaralamak günahtır.

Dolayısıyla günah olan şey satranç değil kumardır. Ülkemizde hiçbir yerde satranç kumara alet edilmemektedir. Hiçbir şekilde kumarla ilgisi bulunmamaktadır. Satranç oynadığı için namazlarını kaçıran kaç kişi görebilirsiniz? Satranç oynadığı için evini ihmal eden, satranç oynadığı için sorumluluklarını yerine getirmeyen kaç kişi görürsünüz? Hiçe yakındır. Satranç konusunda mubah (serbest) hükmü verilmesinin yanında bir ibare vardır. “Aman ha çocuğunuz kumara alışmasın!” Gelin bilimsel bir saha araştırması yapalım. Ülkemizde, geçmişinde satranç oynayanların sonrasında kumara alışma oranlarına bakalım. Bu kaygı haklı mıdır gerçekten?

Bıçakla insanlara zarar verilebilir. Peki, satrancın ne zararı vardır? HİÇ. Hiçbir zararı yoktur. Hatta yararı vardır;

 

SATRANCIN YARARLARI

  • Satranç beyindeki analitik bağlantıları artırır. Sebep sonuç, analiz etme, bütünsel bakma gibi bölümleri çalıştırır. Beyinde hangi bölümdeki bağlantılar artarsa o bölümü kullanmak daha kolay olmaktadır. Allah da aklımızı kullanmamızı emreder. Satranç aklımızı, zihnimizi geliştirir.
  • Sınırlarınız vardır. Yapabilecekleriniz, yapamayacaklarınız vardır. Haklarınız, karşınızdakinin hakları vardır. Bu sebeplerle satranç disiplin verir ve kurallara uymayı öğretir.
  • Fevri davranamazsınız. Kısa vadede bir taşı yemekle uzun vadede oyunu kazanmak arasında kalırsınız. Satranç, kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünmeyi öğretir. Anlık yaşamayı değil, birkaç adım sonra başına gelebileceklere göre davranmayı öğretir.
  • Rastgele oynayamazsınız. Bir yolunuz ve yönteminiz olmak zorundadır. Satranç plan yapmayı, strateji geliştirmeyi ve adım adım uygulamayı öğretir.
  • Size verilen bir süre vardır. O süreyi idareli kullanmak durumundasınızdır. Satranç, zamanı doğru kullanmayı öğretir.
  • Bazen kendi hamleniz veya karşıdakinin hamlesi için uzunca beklersiniz. Bu yüzden satranç sabrı öğretir.
  • Oyunda sıkıntı içinde kaldığınızda bile, doğru düşünmek zorundasınızdır. Problemler karşısında pes etmeme, stres yönetimi gibi birçok fayda sağlar. Problemler karşısında alternatif çözüm yolları geliştirmeyi öğretir.
  • Karşıdakinin olası hareketlerini tahmin etmek durumunda kalırsınız. Satranç empatikurmayı öğretir.

Satranç oynamak, diğer bir ifadeyle zihinsel eğitim, Allah’ın buyruklarını anlamada ve yaşamada köprü görevi görür. Örneğin;

  1. Aklımızı kullanmak. (2/44)
  2. Ahireti (işin sonunu) düşünmek ( 2/46, 12/109). Birkaç adım sonrayı düşünemeyen ölümden sonrayı düşünemez.
  3. Empati kurmak. (2/267, 4/94)
  4. Stres Yönetimi (3/134)
  5. Sorunlarla en doğru şekilde mücadele etmek ve sabırlı davranmak. (3/17, 3/142)
  6. İlkeli, kurallara dayalı bir yaşam (7/3, 7/158). Çünkü sınırları ve kuralları olmayan bir yaşam sürenler, Allah’ın dinini kabul etmek ve yaşamakta zorlanırlar.

 

GTA ve Knight: Toplumun Dinamitleri

Gençleri kumara sevk eden bir şeyi haber vereyim: Bilgisayar oyunları.

Akademisyenlerimiz, siyasetçilerimiz, âlimlerimiz bu konuya el atmalıdırlar. Çünkü bugün kumara, sorumsuzluğa sebep olan şey, bilgisayar oyunlarıdır.

Bugün 10-30 yaş arası gençler, GTA, Knight başta olmak üzere bilgisayar oyunları oynamaktadırlar. Gençlerin oyun içindeki amacı, sanal yolla da olsa insanları öldürmektedir. Öldürmek büyük bir günahtır. “Bir insanı öldürmek, tüm insanları öldürmek gibidir (5/32)”. Haklı bir nedene dayanmaksızın, hatta sırf kazanmak için insanları öldürmek oyun da olsa mubah mıdır? Erkek çocuklarımız günde 5-15 saat arası bilgisayar başında sadece bu oyunları oynamaktadır. Bu durum, öldürmeye/cana kıymaya karşı duyarlılıklarını azaltmaktadır.

Bu oyunlar yüzünden günlük yaşamlarında ciddi aksamalar olmaktadır. Aile ilişkileri, akraba ilişkileri en aza inmektedir. Sosyal ilişkileri azalmaktadır. Saatlerce aynı şeyleri yaptıkları için beyinleri gelişmemektedir. Oyunda kazandıkça puan kazanmakta ve seviye atlamakta olup, bu şekilde kısa yoldan kazanma hissini yaşamaktadırlar. Hayatta başka şeylerden zevk alamamaktadırlar. Çünkü günlük yaşamda sabretmek, amaçlarımızın gerçekleşmesi için yavaş yavaş ve adım adım çalışmak, mücadele etmek vardır. Oysa bu oyunları oynayan çocuklarda/gençlerde ise emek vermek ve çaba sarf etmek en alt düzeydedir.

Küçük yaşta ailenin ayağına bağ olmasın diye bir oyalama aracına dönüşen bilgisayar oyunları, bir süre sonra çocuğun tek nefes aldığı yer olmaktadır. Ailenin sözlerine değer vermeyen, eve ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen, akşama kadar hiç kimseye değer katmayan boş işlerle ilgilenen nesiller yetişmektedir. “Boş işlerden yüz çevirmek” ayetinin bu konularda ciddiyetle hatırlatılması gerekir. Aynı zamanda ailelere düşen bir çok sorumluluk vardır.

Bu konu bireysel ve sıradan değil, toplumun bozulmasına sebep olacak önemli bir sorundur. Gençliğinde bu oyunlara alışanlar, 30-40 yaşına gelince de bağımlılıklarını devam ettirmektedirler. Gençliğinde aile bağı ve çevre duyarlılığı azalan insanlar, evlendikten sonra da eşlerine, çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getirmemektedir.  Beynin seratonin (mutluluk) ve haz alma bölgelerini sıkça ve hızlıca çalıştıran bu oyunlar, bir süre sonra daha fazlasını istemeye sebep olmaktadır. Kısa yoldan hazza alışanlar, kısa yoldan çok para da istemektedir. Oturdukları yerden iki parmak hareketiyle oyunda para/güç kazanan çocuklar, büyüyünce de iki parmak hareketiyle para kazanmak istemektedir. Bu da kumar oynamaya hazır bir gençlik anlamına gelmektedir. Kısa yoldan haz almaya alışmış gençlik aynı zamanda uyuşturucuya da eğilimli bir gençliktir. Çünkü uyuşturucu da bilgisayar oyunlarıyla benzer bir şekilde kısa yoldan mutluluk salgılatır. Ancak her seferinde daha fazlasını istetir.

Sonuç olarak, bu bilgisayar oyunları insanları dini değerleri yozlaştırmaya sebep olur. Öldürmeyi meşrulaştırma, aile ve akrabayla ilişkilerde sorumluluk almama, boş işlerle meşgul olmayı beraberinde getirir. Oyun bağımlılığı, bir aşama sonra kısa yoldan mutluluk ve kazanma hissini uyuşturucu ve kumara sevk eder.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir