Zoru Seçmek… Peki Ama Neden?

Bütün devrimler – yenilikler – değişimler zoru seçmekle başlar. Çünkü alışılagelmiş olan; kolay ve bir o kadar da güvenlidir. Her insanın içinde bir içgüdü olarak kolay ve güvenli olan şeyleri seçme eğilimi yatar. İnsanların büyük çoğunluğunun bu eğilime uyduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu kişiler rüzgârın önündeki yaprak gibi, pek bir emek harcamadan yol alılar. İnsanların az bir kısmı ise çeşitli gerekçelerle zoru seçerler; diğer bir ifade ile risk alırlar. Bunlar, hayatlarının direksiyonunda kendileri olan kişilerdir. Yolları zor ve güvensizdir. Yoldaki sorunlarla mücadele etmeden önce kendileriyle mücadele etmeleri gerekir. Ve bunun karşılığı bazen bir hayal kırıklığı ve daha çok hata olabilir. Ancak kazandıkları en önemli şey, UMUTtur.

 

Bütün değişimler zoru seçmekle başlar ancak, zoru seçmek için bir motivasyon kaynağına ihtiyacınız vardır. Neden durup dururken zor olanı seçelim ki? Bir nedeni olması gerekir. İşte zoru seçmedeki nedeniniz; ortaya koyduğunuz değişimin diğer bir ifade ile bir ortamda yarattığınız farklılığın olumlu veya olumsuz sonuçlanmasını belirler. Zoru seçmedeki, risk almadaki, fark yaratmadaki amacınız ne? Motivasyon kaynağınız ne? Eğer bu kaynak, doğru bir kaynaksa, yarattığınız değişim yüksek ihtimalle hem sizin hem çevrenizin yararına olacaktır. Eğer motivasyon kaynağınız yanlışsa; meydana getirdiğiniz değişimle her şey çok daha kötüye gidebilir. Herkesin de kabul edeceği gibi önemli olan fark yaratmak değil, İYİ bir fark yaratmaktır.   

                             

Motivasyon kaynağınız, egonuz mu? Çalışırken, uğraşırken, risk alırken ki hayaliniz, daha çok pohpohlanmak mı? Motivasyonu, insanların size bakışlarından ve söylediklerinden mi alıyorsunuz? Alışılagelmiş olan şeyleri değiştirme isteğiniz bundan mıdır? Sizin için dokunulmaz olan şey, kendinizsiniz. Dolayısıyla egonuzu rahatsız eden bir durum söz konusu olduğunda, haksızlık yapmaktan çekinmezsiniz. Belki bazı önemli ve güzel işler yapabilirsiniz ancak ego merkezli yaşadığınız sürece, bir yapıyorsanız, bir de yıkarsınız. Bazen yaptıklarınız daha fazla olur bazen yıktıklarınız… Ancak uzun vadede güvenilir bir destekçi olmanız zordur.

 

Motivasyon kaynağınız, daha çok adrenalin mi? Heyecan aradığınız için mi risk alıyorsunuz; kimsenin yapmayacağı şeyleri yapıyor, söylemeyeceği şeyleri söylüyorsunuz? Sizin dokunulmazınız hisleriniz… Anlık hazlar peşindesiniz. Ne kendinize ne başkalarına uzun vadeli katkılar sağlamaz yaptıklarınız. Sürekli artan gerçek bir umut yerine her defasında yeniden başlayan ve bir anda sönen heyecanlar yaşarsınız. Buradaki sorun, adrenalinden mutlu olmak değil, tek motivasyon kaynağının adrenalin oluşudur. Adrenalin, tek başına, hiçbir insanın hayatına doğru bir anlam ve amaç katmayacaktır.

 

Motivasyon kaynağınız, entelektüel birikim mi? Bir bilgi tapımcılığı içerisinde nerede ilginç bir şey duysanız kulak kesiliyor; yeni bir şeyler öğrenebilmek için günlerinizi harcıyor; insanların yeterince genel kültürlerinin olmayışını onların en küçümsenecek özelliği olarak mı görüyorsunuz? “Bunu nasıl bilmez”, “şunu bile bilmiyor” cümlelerini çok sık mı kullanıyorsunuz? Size göre, insanı en aşağılatacak cümle, “bilmiyorum” cümlesi midir? Bunu dememek için elinizden geleni yapıyor musunuz? İnsanların hayatında bir araç olması gereken bilgiyi amaç haline getirmişsiniz demektir. Oysaki önemli olan bilmek değil, bilgiyi hayatta doğru bir amaç için kullanabilmektir. Bilgiyi kullanmak değil de bilmek amaç haline geldiğinde, bilgi seçiciliği de olmayacaktır. Örneğin, Dünya’nın X adasındaki bir gölün adını bilmekle; dünyanın önemli sorunlarından biri hakkında bilgi sahibi olmak arasında bu bakış açısındaki kişiler için pek de bir fark olmayacaktır. Çünkü önemli olan kimsenin bilmediğini bilmektir. Tabii, bunun ego üzerindeki etkisi göz ardı edilmemelidir.

 

Var olanı değiştirmedeki yukarıda saydığımız tüm gerekçeler, ya bir takım zararlara yol açmakta ya da zarar vermese bile uzun vadeli olumlu bir değişime yol açmamaktadır. Peki ya doğrusu ne olmalıdır? Her şeyin olduğu gibi kalması mı? Suya sabuna dokunmamak, sürüklendiğimiz yere doğru gitmek mi? Kolay olanı seçmek mi? Esasında, bütün iyi şeyler; “ben” kaygısıyla değil, başkası veya başkaları için risk aldığınızda başlar. Ve buradaki motivasyon kaynağınız ise hak ve adalet duygusudur.

 

Etrafınıza bir bakın. Nerede sorun var? Sosyal açıdan; haksızlıkların, zulümlerin ya da yoksullukların azalması için neler yapılabilir? Ahlaki açıdan; yalanın ve sahteliğin güveni altüst ettiğini, kibir ve gösterişin kişiyi olduğundan daha küçük hale getirdiği nasıl ifade edilebilir? Bilim ve teknoloji açısından; insanların işlerini kolaylaştırabilecek, daha az zaman ve enerji ile üretkenliği arttırabilecek neler yapılabilir? Sağlık açısından; teşhis ve tedaviyi kolaylaştıracak başka ne gibi alternatifler düşünülebilir? Bu konuda halkın bilgi ve bilincinin arttırılması nasıl mümkün olabilir? Psikolojik açıdan, mutluluk ve huzur eksikliğinin başlı başına bir sebebi olabilecek, anlamsız ve amaçsız yaşamlara nasıl bir çözüm bulunabilir? Felsefi ve dini açıdan; hakikat arayışı noktasında başka hangi katkılar yapılabilir?

 

Yukarıda saydığım bütün iyi yöndeki değişimler; insanların sorunlarının çözülmesi, mutsuzlukların, savaşların, zulümlerin azalması, bireysel olarak iç huzur ve mutluluğun, toplumsal olarak uyum ve yardımlaşmanın artmasına katkı sağlayacak değişimlerdir. Sadece bu bile; acıların, haksızlıkların, kötülüklerin durması ihtimali bile, vicdan sahibi insanlar için tek başına bir motivasyon kaynağı olabilir. Ayrıca “kelebek etkisi”, “ilahi adalet” ya da “ne ekersen onu biçersin” ilkeleri gereği; yapılan her doğru ve her yanlış şeyin bir gün mutlaka bize geri döneceği inancı, motivasyonu sürekli hale getirecektir. Çünkü bu inanç, bizlere hem kendimizle hem de çevremizle ilgili süregelen bir umut aşılayacaktır. Nitekim, yaşamı anlamlı kılan en önemli unsur umut değil midir? Umudunuz varsa enerjiniz vardır. Umudunuz varsa gerçek anlamda yaşarsınız.

 

 

You may also like...

2 Responses

  1. Serkan dedi ki:

    Emeğinize sağlık bilgi için teşekkürler…

  2. Nadia dedi ki:

    İnsan niye zoru severim cevabını çok merak etmiştim. Teşekkürler, emeğinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir