Oyun Bitince Şah Da, Piyon Da Aynı Kutuya Mı Konur? 

OYUN BİTİNCE ŞAH DA, PİYON DA AYNI KUTUYA MI KONUR? 
♦ Kimi yapar, kimi bozar.
♦ Kimi üretir, kimi tüketir.
♦ Kimi duyarlıdır, kimi duyarsız…
♦ Kimi sorumludur, kimi sorumsuz…
♦ Kimi başkalarını da düşünür, kimi yalnızca kendisini düşünür.
♦ Kimi mütevazıdır, kimi kendini beğenmiş…
♦ Kimi samimidir, kimi riyakâr…
♦ Kimi cömerttir, kimi bencil…
♦ Kimi insandır, kimi sürü…
♦ Kimi medenidir, kimi ilkel…
♦ Kimi sever, kimi göz boyar.
♦ Kimi uyumlu ve doyumludur, kimi uyumsuz ve doyumsuz…
♦ Kimi muhatabına ve onun sözüne değer verir; kimi duymazlıktan, anlamazlıktan ve görmezlikten gelir.
♦ Kimi sorun çözer, kimi sorun üretir.
♦ Kimi halden anlar, kimi umursamaz.
♦ Kimi üzdüğüne üzülür, kimi kendi derdinden başka bir şeye üzülmez.
♦ Kimi derindir, kimi sığ…
♦ Kimi onurludur, kimi pespaye…
♦ Kimi söze değer verir, kimi sözü değersizleştirir.
♦ Kimi emeğe değer verir, kimi emeği değersizleştirir.
♦ Kimi çok yönlü düşünür, kimi kendi ekseninin dışına çıkamaz.
♦ Kimi hayatının öznesidir, kimi yaşadıklarının nesnesi…
♦ Kimi hak ve adalet peşinde, kimi şan-şöhret peşinde koşar.
♦Kimi özünde sahip olduklarına, kimi özü dışındaki sahiplendiklerine güvenir.

HAYAT GENELLİKLE BÖYLEDİR DOSTUM!

Sonra biri çıkar ve der ki:

“Oyun bitince şah da, piyon da aynı kutuya konur.” Aleksandr Puşkin

Puşkin’e ait olduğu söylenen bu sözde, literal olarak ‘herkes ölecektir’ anlamı da vardır ve doğrudur. Ama hepimizin, aynı kutuda olacağı iddiası, sonucu göz ardı eden bir bakış… Sonu, salt mezar olarak görenler için doğal bir sonuç. Ateist veya agnostik yazarın neyi kastettiğini bilemiyoruz.

Eğer fiziksel açıdan plastik, metal veya ahşap iki parçanın aynı torbaya konması kastediliyorsa bir sorun yoktur.

Eğer zalimle mazlum bu hayatta da, ölümden sonraki hayatta da aynı kefeye konur, aynı sonuçla yüz yüze gelir; akıbetleri değişmez deniyorsa, bu ciddi bir sorundur.

Bu ifadeyle, zalimle mazlum arasında bir fark yoktur, hepsi aynı sonuçla karşılaşır diye kastediliyorsa, bu, bir faciadır.

Bu ifadeyle; sorumluluk, dürüstlük, ahlaki erdemler, güven, adalet gibi değerler için verilen uğraşlar boştur, beyhudedir, gereksizdir diye kastediliyorsa çok büyük bir ayartmayla karşı karşıyayız demektir.

Şah, Farsça bir sözcüktür; yönetici, baş, ulu, kral, koruyucu, iyi anlamlarına gelir; Yaratıcı için de kullanılır. Zamanla İran ve Afgan krallarının genel adı olarak kullanılmıştır. Padişah, büyük tahtı koruyandır. Şehinşah, şahların şahıdır. Şah-ı cihan ve şah-ı alem, evrenin ve yeryüzünün yöneticisi demektir. Şah damar, başdamardır. Piyon; er, piyade, kul, hizmet eridir.

 Şah oyunu yönetmez; piyonun hamlesini de şah belirlemez, insan yönetir ve belirler. Çünkü şah da korunmaya, kurallara muhtaçtır.

 Şah ve piyon, ayrı tür varlıklar olarak görülüyorsa bilmeliyiz ki görevleri de farklıdır. Şah ve piyon farklı kişilikleri temsil ederler. Örneğin, birine tanrılık, bir başkasına kulluk görevi biçilmiştir. Şah gözler, gözetir, değerlendirir; piyonlar, değerlendirilir ve yargılanır. Gerçek hayatı, satranç taşları gibi sanki farklı tür varlıkların yaşam alanı olarak görmek, hayatı oyun alanına çevirmekle mümkün olur. Bu ise, bir yazgı görülerek kimisi lüks içinde yaşarken, kimileri de sefalete mahkum olmaktadır.  İşte böyle bir dünyada günübirlik yaşam, bir çeşit oyun ve oyalanmadır. Ancak hak ve adaletin egemen olduğu yaşam, ne oyundur, ne de oyalanma…

 Temsili oyunlarda gerçek kişilikler yer almaz. Görev biçilmiş kişilikler, rollerini yerine getirmek için vardır. Roller tamamlanınca oyun dışında kalırlar. Oyunlar genellikle geçicidir, oyalayıcıdır, eğlendiricidir. Oysa gerçek hayatı, bütün renkler ve bütün iklim hareketleri kuşatır. 

Şah ve piyon, aynı türden varlıklar ise hiç kimsenin bir başkası üzerinde üstünlük ve baskı kurmaya hakkı yoktur. Bu etiketleri onlara insanlar yakıştırmışlardır. İster yönetici, ister sıradan vatandaş olsun hepsi insandır, hepsi aynı havayı teneffüs eder, aynı insani özelliklere sahiptir. Doğarken de acizdirler, ölürken de acizdirler…

 Şah ve piyonun aynı türden varlıklar olması, oyun için onların aynı temel kurallara tabi olduğunu ifade eder. Eğer oyunun kuralları (doğal hukuk) varken, bir de şah, kurallar koymaya başlarsa, bu, oyunun ortasında kural değiştirmek anlamına gelir ve kaos yaşatır. Çünkü o, durumunu daha da güçlü ve sorgulanmaz kılmak istemektedir. Doğal hukuku bozmak, hayatın doğasını bozmaktır.

 Hayatı, mecazen ‘oyun’ diye nitelemek, oyunun, ancak hayatın sona ermesiyle mümkün olduğunu kabul etmektir.

 İnsanoğlu ne kadar büyüklenirse büyüklensin, insan olmanın ötesine geçemez. Hayattaki rollerimiz ne olursa olsun; insana insan olmak yaraşır.

Turgut ÇİFTÇİ

You may also like...

3 Responses

  1. mehmet sakman dedi ki:

    kıymeti hocam web sayfanızı yaklaşık beş yıl önce keşfettim o gün bugündür gerek sizin yazılarınızı gerekse diğer yazarların yazılarını takip etmekteyim ve çok istifade etmekteyim sizlere sadece şunu diyorum Allah sizlerden razı olsun Allah ilminizi arttırsın Allah’a emanet olunuz

    • Turgut Çiftçi dedi ki:

      Teşekkür ederim Mehmet bey. İnşallah hepimiz, O’nun razı olacağı işler yapalım, yapmaya devam edelim.
      Selametle kalın

  2. Andac dedi ki:

    Alexandr puşkin mj?ben italyan atasozu diye biliyordum

mehmet sakman için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir