Namusun Cinsiyeti Yoktur – Namus Kişiye İndirgenemez

NAMUSUN CİNSİYETİ YOKTUR – NAMUS, KİŞİYE İNDİRGENEMEZ
Namus, evrensel (ilkesel) söz ve ilkesel tutarlılık demektir. Anayasalar, hukuki (temel haklarla ilgili) metinler veya ilahi kitaplar, birtakım sözlerden (kelam/logos) oluşur. Bu ilkelere ve değerlere bağlı kalacağına söz veren kişi, namusludur. En büyük söz (namus), budur. Çünkü ilkesel söze bağlılık, aynı zaman da tutarlılıktır.

Sözgelimi, rasyonel ahlak sahibi bir Müslüman;

Kula kulluk etmeyeceğine; hiçbir şeyi ve hiç kimseyi putlaştırmayacağına; yalan söylemeyeceğine; iftira atmayacağına; haksızlık ve zorbalık yapmayacağına; cana kıymayacağına; çalmayacağına; kimseye zarar vermeyeceğine; verdiği söze ve yaptığı antlaşmaya bağlı kalacağına, kısaca temel haklara bağlı kalacağına söz vermekle, hayatının en büyük sözünü vermiştir.

Bu ilkelere bağlı kalan kişi, kendi değerler paradigmasına göre namusludur; bunları ulu orta çiğneyen de namussuzdur. Kendi değerler sistemi gereği, asla yalan söylemeyeceğine ve iftira atmayacağına söz veren biri, yalan söyler veya iftira atarsa, namussuzluk yapmış olur. Yine cana kıyarsa veya hırsızlık yaparsa, yine namussuzluk yapmış olur. Nitekim toplumda ‘namuslu insan’ dendiği zaman, çoğu kez doğru anlamıyla ‘dürüst, adaletli, hakkaniyetli, sözüne bağlı, hilekâr olmayan kişi’ anlaşılır. ‘Namussuz’ kavramıyla da, ‘yalancı, sahtekâr, dönek, ikiyüzlü, hain, zalim’ kastedilir. Ancak konu kadın olunca, birden anlam değişir.

 Evlenmek, boşanmak ve tekrar evlenip yuva kurmak, hem dini, hem de hukuki haktır. Bir kişinin, boşandıktan sonra tekrar anlaşabiliyorsa, eski kocasıyla evliliği takdire şayandır; ancak eğer anlaşamıyorsa, boşanma gerçekleştikten sonra başka biriyle evliliğe karar vermesi veya eski kocasıyla evlenmemesi, namussuzluk değildir. Ama onun bu hakkını çiğnemek veya onun canına kıymak, namussuzluktur.

Kavramlar, çarpıtıldığı için, eğitimli insanlar bile, bir kadının boşandıktan sonra başka biriyle görüşmesini namussuzluk olarak algılıyor. Eşinden boşandıktan sonra kadının, başka biriyle konuşması veya görüşmesi namussuzluk; erkeğin başka bir kadınla konuşması veya görüşmesi bir hak olarak görülmektedir. Bu, büyük bir tutarsızlıktır. İki taraf da, zaten önceki evliliğinde bir darbe almıştır; ikinci evliliğini, evleneceği kişiyle hiç konuşmadan veya görüşmeden mi yapacaktır? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz!? Esasında her ikisi de, kendi gelecekleri hakkındaki kararları kendileri verecektir, vermelidir. Eğer bir tutum yanlış ise, iki taraf için de yanlıştır.

Namus, salt bir cinsiyete veya cinselliğe özgü değildir. Namusu yalnızca cinselliğe ve kadına indirgemek, ahlak konusundaki en anahtar kavramı çarpıtmak, ahlakın anlam dünyasını dejenere etmek, değerleri altüst etmektir. Oysa ahlak; insan ilişkileri, anlaşmalar, sosyo-ekonomik hayat, siyaset, ticaret, güvenlik, eğitim, sağlık gibi her konuyu içine alır. Namusu; namuslu veya namussuz olmayı yalnızca cinselliğe ve kadın cinsiyetine indirgeyince, ahlak kavramı da aynı yönde saptırılmıştır.

Ahlaklı ve ahlaksız olmak da, yine cinselliğe ve yalnızca kadınla olan ilişkiye indirgenmiştir. Ahlaklı ve ahlaksız, namuslu ve namussuz kavramları, ciddi anlam ağırlığı olan sözcüklerdir. Öyleyse, bunları belli bir cinsiyete ve yalnızca cinselliğe indirgeyerek anlam daralmasıyla kullanmak, büyük bir sorundur.

Ahlaklı ve namuslu kavramları; dürüst, hakkaniyetli, adaletli, merhametli, sorumlu, fedakar, yardımsever insanlar için kullanılmaktadır ve bu kullanım çarpıtılmamalıdır. Aynı şekilde insanları aldatan, onların haklarını, emeklerini ve kazanımlarını sömürenler; onların  onurlarını, iffetlerini ve değerlerini istismar edenler için de ahlaksız ve namussuz kavramları kullanılmaktadır; bu kullanım da çarpıtılmamalıdır. Bu çarpıtma, toplumsal dejenerasyona ve yozlaşmaya neden olmaktadır.

Verdiği söze (altına imza attığı sözleşmeye, anlaşmaya veya inandığı ilkeye) bağlı olan erkek de, kadın da namusludur. Bunları ha bire çiğneyen; çiğnemekten pişmanlık duymayan; yetmiyor, verdiği sözü, bağlandığı ilkeyi çiğnemekten gurur duyan kişi namussuzdur. Namussuzluğun cinsiyeti yoktur. Namussuzluk, her konuda olabilir. Değerler sisteminizde (paradigmanızda) yer alan her konu, bu kapsama girer.

Verilen ve alınan söz, değerlidir. Çünkü ilkesel söz, namustur ve tutarlılık gerektirir. Tutarsızlık, samimiyetsizlik ve ikiyüzlülüktür. İlkeli insanlar sözlerinde dururlar. Namuslu insan, sözüne (ilkesine) bağlı insandır. Söz, başka türlü koşullar oluşmadıkça, yani çok çok mecbur kalmadıkça, asla değişmez. Çünkü söz, güven kaynağı olan bir davranıştır, bir kişilik göstergesidir ve bir karakterin dışavurumudur.

Zaten bulunduğu ortama ve atmosfere göre değişen bir ifadenin; menfaat odaklı bir sözün veya salt duygusal bir rengin, yahut bencil bir kişiliğin, bir değeri yoktur. Esasında o, artık bir söz, bir renk veya bir kişilik de değildir.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir