Kur’an’da Savaşa Yönelik Ayetler (9/29) ve Savaş Hukuku

Kur’an’da Savaşa Yönelik Ayetler ve Savaş Hukuku

Ülkemizde en az bilinen ve üzerinde en çok konuşulan konu, sağlık ve dindir. Belki bu nedenle olmalı ki halkın çoğunluğunun sağlığı ve din algısı bozuktur.

Kur’an, toplam 114 sûredir.  Kur’an sûrelerinin ne zaman vahyolunduğu (indirildiği), üzerinde yüzde yüz mutabık sağlanmasa da, klasik kaynaklarda birkaç farklı dizilim kabul görmüştür; bunların büyük çoğunluğu birbirine oldukça yakındır. Örneğin, Fatiha sûresi, iniş sıralamasında bir kaynakta 5., başka bir kaynakta 6. sırada yer alır. Bu sıralama, iniş (nüzül) sırasına göre sûrelerin dizilimi olarak bilinir. Akademik çevrelerde bu konuda, bilimsel yöntemleri kullanarak en ciddi çalışmayı Mehdi Bazergan’ın yaptığı kabul edilir. Uzun zaman ayırarak bu ve diğer görüşleri sanal ortamda paylaşmayı uygun gördüm. O nedenle öyle kolay önümüze çıkmayan bu çalışmayı incelemekte yarar vardır.

http://www.hakveadalet.com/kuran-surelerinin-dizilimi

Sizin dininiz size, benim dinim bana.” (109Kafirun/6), meydan okumasını konu edinen bu ayet, Peygamberliğin son yıllarında değil ilk yıllarında gelmiştir.

Kafirun sûresi, iniş sırasına göre peygamberliğin ilk yıllarında inen sûrelerden biridir. Kur’an’ın 114 sûresinden biri olan Kafirun sûresi, iniş sıralamasına göre 18. sıradadır.

Dinde hiçbir mecbur etme yoktur.” (2Bakara/256), insanın özgürlüğünü ilke edinen bu ayet, sanıldığı gibi peygamberliğin ilk yıllarında değil son yıllarında gelmiştir.

Bakara sûresi, Medine Dönemi’nde inmiş ve iniş sıralamasında 87 veya 90. sırada yer alır. Kafirun sûresi, Hz. Muhammed’in peygamberlik seçilmesinin 2. yılında, Bakara sûresi 256. ayet ise Hz Peygamber’in vefat edeceği vahyolunmuştur.

Şimdi gelelim asıl ayete:

“Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan, hak dini din edinmeyenlerle devletin uyruğu altında yaşamayı kabul ederek, güç oranında himaye ve emniyet vergisini (cizye) verinceye kadar savaşın.” 9/29

Öncelikle şunu bilelim ki bu Kitab’ın tüm ayetleri, onlara inanan ve inanmayan ilk muhatapları tarafından gayet doğru anlaşılıyordu. Sonraki dönemlerdeki manipülasyonlar ve algı operasyonlarıyla gerçek din tersyüz edildi. Onun yerini türetilmiş, uydurulmuş, oluşturulmuş, icat edilmiş din algısı aldı. Tıpkı 5 Maymun ve Muz Örneği gibi.

Gerçek din öyle tanınmaz hale geldi ki aksini iddia edenleri son gelen maymunlar gibi yapıyorlar. 🙂

9/29’daki konu Savaş Hukuku ile ilgili…

Kur’an’ı incelerken, hangi konuyu inceliyorsak o konuyu bütünsel olarak incelemeliyiz. Savaş ve Barış’la ilgili, dahası Müslüman olmayan insanlarla ilişkileri konu edinen tüm ayetleri görmeliyiz. Sonra bu ayetlerdeki genel kuralları (ilkeleri), istisnaları birbirinden ayırmalıyız. Savaşla ilgili asıl amacı (ana temayı) bilmeli, yani öncelikle niçin sorusunu sormalıyız. Sonra ne zaman, ne kadar, nasıl, nerede, kim, kimle gibi sorulara da cevap arayabiliriz. ANCAK, genel kuralı ve amacı bilmeden ve bulmadan varacağımız tüm sonuçlar kesinlikle yanlış olacaktır.

İSLAM’DA BARIŞ ASILDIR (GENEL KURALDIR); SAVAŞ, ŞARTA BAĞLI İSTİSNADIR

a) Allah, barışın asıl (genel kural), savaşın ise şarta bağlı bir istisnaolduğunu bildirmiş, kendini savunma gibi zorunlu bir durum yoksa savaş yapmak, şeytanın adımlarını izlemekle eş tutmuştur:

* “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.” 2/208

BAŞLANGIÇTA SAVAŞ YASAKTI, YOĞUN VE KRONİK ZULÜMDEN DOLAYI SAVAŞA İZİN VERİLDİ

b) Peygamberliğin ilk yıllarında, savaş yasaktı. İnananların zulme uğramalarından dolayı savaşa izin verilmiştir:

“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmalarından dolayı (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, yalnızca; “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar.” 22/39-40

SALDIRI DURUMUNDA SAVUNMA AMACIYLA SAVAŞ UYGUN GÖRÜLDÜ

c) Eğer savunma amacıyla savaş yapılacaksa, bunun ganimet veya başka amaçlarla değil Allah yolunda (doğru amaç ve erdemli hayat uğruna) yapılmasını, ancak aşırı gidilmemesi bildirilmiştir.

* “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” 2/190

 DİN KONUSUNDA SAVAŞMAYAN, SÜRGÜN ETMEYEN MÜSLÜMAN OLMAYAN KİŞİLERLE İYİ İLİŞKİLER KURMAYA DİNİ MEŞRUİYET KAZANDIRILMIŞTIR

d) Din konusunda savaşmayan ve inananları yurdundan çıkarmayanfarklı din mensuplarıyla iyi ilişkiler kurmak normal ve doğal karşılanmıştır:

* “Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara insaflı davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” 60/8

 NORMAL KOŞULLARDA MÜSLÜMAN OLMAYANLARA DA ADİL DAVRANMAK, BİR İLAHİ BUYRUKTUR

e) Allah, inananlardan, aralarında düşmanlık olan farklı din mensuplarına karşı bile adil davranmalarını emretmesi, İslam’ın nasıl barışçıl bir din olduğunun açık bir göstergesidir:

* “Ey inananlar! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın, takvaya yakışan budur.” 5/8

“a) Kendilerine Kitap verilenlerden, b) Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, c) Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan, d) Hak dini din edinmeyenlerle devletin uyruğu altında yaşamayı kabul ederek, güç oranında himaye ve emniyet vergisini (cizye) verinceye kadar savaşın.” 9/29

Bu ayeti Kur’an’ı esas alarak anlamaya çalışalım:

a) Kendilerine Kitap verilenler, Yahudi ve Hıristiyanlardır: 3/67,69; 5/18-19,51,57,59; 9/29,30

b) Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar:  İnanmadığı halde ikiyüzlü ve sahtekar davrananlardır. 4/38; 9/45.

c) Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayanlar: Hak hukuk tanımayanlardır. a) Savaş çıkarmaktır. 9/37; b) Cana kıymaktır. 6/151; 17/33; 25/68. Ayrıca haram kılınanlar için bkz. 2/173,275; 6/151; 7/33; 16/115. (Not: Kitap’ta doğrudan ‘Allah’ın haram kıldığı’ ifadesi, yalnızca savaş çıkarmak ve cana kıymak için kullanılmıştır.)

d) Hak dini din edinmeyenler:  Müslüman olmayanlardır. 9/33; 48/28; 61/9.

Kavram bilgisi:

(Cizye: Müslüman olmayanlardan canlarının, mallarının ve özgürce yaşamalarının bedeli olarak alınan uyruk (himaye ve güvence) vergisi. Cizye alınanlar, askerlik yapmaz ve savaşa katılmazlar.)

(Elden (an yed): Sahip olunan güç demektir. ‘yed’ sözcüğü mecaz olarak Kur’an’da ‘güç’ ve ‘yetki’ anlamında kullanılmıştır. 3/26; 5/28,64; 17/29; 23/88; 48/10; 111/1. ‘an’: ‘Den, dan’, ‘hakkında/ konusunda’ (15/51; 18/70,76,83; 31/33; 33/8,20; 107/5) ‘dayalı/dayanarak’ (4/29; 18/82) anlamları vardır.)

 

Kur’an’da barışın genel kural, savaşın ise şarta bağlı bir istisna olduğu ayetlerle yukarıda verilmişti.

Kur’an’daki savaşla ilgili hükümler şöyledir:

Müslümanlar, eğer karar mekanizmasında etkili iseler, Kur’an hükümleri gereğince komşu devletlerle veya diğer devletlerle saldırmazlık antlaşması yaparlar. Bugünkü hukuk sistemlerinde de bu geçerlidir. Günümüz hukukunda, devletlerin birbirlerine saldırmamaları, ‘saldırmazlık antlaşması’ veya ‘devletin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü prensibi’ olarak ifade edilmektedir.

Komşu devletler, ya bu antlaşmaları iptal (fesh) ederek veya antlaşma maddelerini çiğneyerek birbirlerine tehdit oluştururlar. Antlaşmanın feshi ve maddelerinin çiğnenmesi, devletler hukukuna göre bir savaş sebebidir. Günümüzde savaş kararı alınması için üye ülkelerin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na uygun davranması kriteri getirilmiştir. Ancak güçlü devletlerin bu kriterlere uygun davranıp davranmadığı şaibelidir.

Savaş Hukukunun Temel Prensipleri

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2008-79-470

Konuyla ilgili birkaç haber örneği:

Saldırmazlık anlaşması iptal

http://www.dw.de/sald%C4%B1rmazl%C4%B1k-anla%C5%9Fmas%C4%B1-iptal/a-16657437

Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı (Antlaşması)

http://tr.wikipedia.org/wiki/Alman-Sovyet_Sald%C4%B1rmazl%C4%B1k_Pakt%C4%B1

İran ve Azerbaycan’dan ‘saldırmazlık paktı’

http://www.mynet.com/haber/dunya/iran-ve-azerbaycandan-saldirmazlik-pakti–168446-1

İsrail Lübnan’la saldırmazlık paktı istiyor

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/10164823.asp

Çin ve Bulgaristan Saldırmazlık Paktı imzaladı

http://www.erepublik.com/es/article/-in-ve-bulgaristan-sald-rmazl-k-pakt-imzalad–2035174/1/20

Türk – Alman Dostluk ve Saldırmazlık Paktı

http://www.objektifdergisiweb.com/component/content/article/1133-tuerk-alman-dostluk-ve-saldrmazlk-pakt.html

“a) Kendilerine Kitap verilenlerden, b) Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, c) Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan, d) Hak dini din edinmeyenlerle devletin uyruğu altında yaşamayı kabul ederek, güç oranında himaye ve emniyet vergisini (cizye) verinceye kadar savaşın.” 9/29

Bu ayetin muhatabı kim veya kimlerdir?

Kur’an’a göre Kitap Ehli veya Kitap verilenler, hukuklu toplumu temsil etmektedir. Müşrikler ise temel haklar ve özgürlüklerden uzak hukuksuz toplumu sembolize etmektedir.

9Tövbe/1-3. ayetlerde, müşrik devletlerle yapılan ‘Saldırmazlık Antlaşması’na gönderme yapılmıştır.

9Tövbe/4. ayette, müşrik devletlerle yapılan ‘Saldırmazlık Antlaşma’sını feshetmeyen veya antlaşma maddeleri çiğnemeyen devletlerle antlaşma maddelerine sadık kalınması isteniyor.

9Tövbe/5. ayette, müşrik devletlerle yapılan ‘Saldırmazlık Antlaşma’sını yenilemeyerek, feshederek veya antlaşma maddeleri çiğneyerek açık-somut hale gelmesinin, savaş sebebi olduğu bildiriliyor.

9Tövbe/6. ayette,  Müslümanlara iltica eden, sığınma talebinde bulunan müşriklerin dokunulmazlık hakkı olduğu ve kendi ülkelerine güven içinde dönmelerinin sağlanması isteniyor.

9Tövbe/7-11. ayetlerde,  müşriklerin ne akrabalık hakkı gözettikleri, ne antlaşma maddelerine uymadıkları, hukuk tanımadıkları bildiriliyor. Bunların savaş sebebi olduğu, ancak doğru takınmaları, ne yapmış olurlarsa olsunlar, savaşa engel olduğu ifade ediliyor.

9Tövbe/12-15. ayetlerde, hangi durumda savaşılması ve özellikle kimlerin hedef alınması gerektiği anlatılıyor.

Aradaki ayetlerde müşriklerin özellikleri ve inananların olması gereken özellikleri sıralanıyor.

9Tövbe/25-27. ayetlerde, Huneyn savaşında Allah’ın yardımı hatırlatılıyor.

9Tövbe/28. ayette, yoksulluk kaygısıyla Mekke’de müşriklerin egemen olmasına, Mescid- Haram üzerinde söz sahibi olmasına izin verilmemesi isteniyor.

9Tövbe/29. ayette işlenen konu Huneyn savaşından (Ocak 630) sonra, Tebuk Seferi’nden (Eylül-Ekim 630) önce olmalıdır.

9Tövbe/29. ayeti, Tebük Seferi öncesinde inmiştir. Tebük, Medine ile Şam arasında Hıristiyanların yaşadığı bir bölgedir. Seferin nedeni Suriye’de bulunan Hristiyanların Bizans imparatoru Heraklius’a yazdıkları mektuptur. Bu mektupta, Hz Muhammed’in öldüğü, Müslümanların zor günler geçirdikleri, eğer üzerlerine bir saldırı olursa onları kendi dinlerine katabileceklerini ifade etmişlerdi. Bunun üzerine Bizans imparatoru 40.000 askerden meydana gelen büyük bir ordu hazırlatmıştır. Kuzey sınırındaki saldırma hazırlıklarına yönelik bir seferdir. Bu seferde savaş olmamıştır. Ancak savaşa destek olmak için hazırlık yapanlar bu kapsamda değerlendirilmiştir.

Buna göre, bir devlet veya bölge Yahudi veya Hıristiyan olduğu iddiasında ise, komşu devletin toprak bütünlüğü ve devletin bağımsızlığı ilkesine saygılı olur. Çünkü Kitaplı toplum (Ehl-i Kitap), hukuka dayalı toplumdur. İlkesiz ve hukuksuz hareket etmez. Yahudi veya Hıristiyan da Allah’a ve ahirete inandıkları iddiasındadırlar.  Hukuksuz hareket ediyorsa Allah’a ve ahirete inanmıyor, hak hukuk tanımıyordur, kısaca kendi inancında da samimi değildir. Saldırganlık emelleri besleyenlerle, devletin egemenliği altına girinceye kadar savaşılır ve böylece tehdit olmaktan çıkar. Aksi takdirde, o düşman devletlerle işbirliği yapacak ve savaşı alevlendirecektir.

“a) Kendilerine Kitap verilenlerden, b) Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, c) Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan, d) Hak dini din edinmeyenlerle devletin uyruğu altında yaşamayı kabul ederek, güç oranında himaye ve emniyet vergisini (cizye) verinceye kadar savaşın.” 9/29

Ayette dikkat çeken şey, bu insanların öldürülmesi değil, devletin egemenliği altına alınmasıdır. Bu ayette, açıkça Yahudi ve Hıristiyanlardan Müslümanlara düşmanlık edenler hedef alınmıştır:

Yoksa ‘Ehl-i Kitap’ veya ‘Kitap verilenler’ kategorisinde yer alan Yahudi veya Hıristiyanlarla iyi ilişkiler Kur’an’da hep öncelenmiştir. İşte örnekler:

YAHUDİ, HIRİSTİYANLARDAN İLAHİ KİTAB’A DEĞER VERENLER VARDIR:

* “Onların (Yahudi ve Hıristiyanların) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran (aktif biçimde), secdeye kapanarak (teslimiyet göstererek) Allah’ın ayetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men ederler; hayır işlerine koşarlar. İşte onlar iyilerdendir. Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva (sorumluluk) sahiplerini çok iyi bilir.” (3/113-115)

* “Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar; Allah’a karşı saygılıdırlar; Allâh’ın âyetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların da Rableri katında ödülleri vardır!” 3/199

* “Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (diğer din mensupları) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve erdemli işler yapanlar için Rableri katında ödül vardır; onlar korkuya uğramazlar ve üzülmezler.” 2/62

YAHUDİ, HIRİSTİYANLARDAN SORUMLULUK SAHİBİ OLANLAR OLDUĞU GİBİ, KENDİNDEN OLMAYANA HER ŞEYİ MÜBAH (SERBEST) GÖREN İLKESİZLER DE VARDIR:

* “Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar (lira) emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Bizden olmayanlara karşı (yaptıklarımızdan) bize bir sorumluluk yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.” 3/75

DİN KONUSUNDA SAVAŞMAYAN, SÜRGÜN ETMEYEN MÜSLÜMAN OLMAYAN KİŞİLERLE İYİ İLİŞKİLER KURMAYA DİNİ MEŞRUİYET KAZANDIRILMIŞTIR

Din konusunda savaşmayan ve inananları yurdundan çıkarmayan farklı din mensuplarıyla iyi ilişkiler kurmak normal ve doğal karşılanmıştır:

* “Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara insaflı davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever.” 60/8

Kendilerine Kitap verilenlerin yiyecekleri yenilebilir ve kendileriyle evlenilebilir: 5/5

Kendilerine Kitap verilenlerin olumlu özellikleri: 2/144; 29/46; 74/31

YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARLA DEĞİL SAVAŞ, TARTIŞMANIN BİLE EN GÜZEL ÜSLUPLA YAPILMASI EMREDİLMİŞTİR

“Ehl-i Kitapla zulüm ve haksızlıktan uzak durdukları sürece en güzel şekilde tartışın ve deyin ki: “Bize indirilene inandığımız gibi size indirilmiş olana da inanıyoruz: çünkü bizim ilahımız ile sizin ilahınız tek ve aynıdır ve biz (hepimiz) O’na teslim olmuşuzdur.” 29/46

 Turgut ÇİFTÇİ

You may also like...

1 Response

  1. oktay dedi ki:

    Bu savas ayetlerine maidee 33 ilave edip aciklasaydiniz .insanlarin aklinin karisti bir ayet sizi acikladiklariniz savunma uzerine bu aytte allaha ve elciye savas acanlar oldurulur el ve ayaklari caprazlama kesilir veya surgun edilir .siz onlara hakim olmadan once tevbe edenler istisna . Bunu gelenekciler elcinin musriklerin elini ve ayagini caprazlama kestigini gozlerini oyup hidrar icirip colde kizgin gunesin altinda olumeterketini hadise dayadiriyorlar bunun sonucundada ayetler arasi celiski olusuyor birda el ayak guclerini kesmek manasinda deyilmi boyle zalim bir elci olabilrmi.

oktay için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir