Karınca Duasının Düşündürdükleri

Geçenlerde bir arkadaşımdan gelen “Karınca duası diye bir dua varmış. Bir evde bu dua asılıysa o eve karıncalar gelmezmiş diye bir şey duydum. Bu konuda bir bilgin var mı?” sorusu üzerine:

Bu duayı insanların karıncalardan kurtulmak, eve bolluk bereket gelmesini sağlamak için kullandıklarını biliyorum.

“Kullandıkları” kelimesini yineliyorum. Bu kısmı ilginç çünkü. Normalde dua Allah’a “edilir” ancak karınca duası ticarete dönüştürülmüş bir şekilde satılır ve edilmez, eve asılarak “kullanılır”. İçtenlikle edilmeyen bir duanın kime ne hayrı olabilir?

“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin…”  Araf/55

 “Bana dua edin ki, duanıza karşılık vereyim…”  Mümin/60

Kaldı ki bu dua anlaşılarak içtenlikle edilse bile anlamında karıncaların gelmemesini dilemekle ilgili bir şey yok. Bolluk, bereket, rahmet dilenen bir dua. Bereket için okuyalım peki derseniz de okuyun tabiki. Ancak bu duanın, bereket için içtenlikle edilen herhangi bir duadan daha tesirli olduğuna dair bir dayanağımız var mı?

Doğa yasaları Allah tarafından konulmuş yasalar olduğundan doğada hiçbir olay bu yasalara aykırı olarak gerçekleşmez.

“…Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen Allah’tır.”  Furkan/2

“…Onun katında her şey bir ölçü/düzen iledir.”  Rad/8

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”  Kamer/49

Karıncalar doğa yasaları gereği bir yere durup dururken gelmez ya da bir yerde varlarsa gitmeleri için bir neden gerekir.

Karıncalar neden bir eve gelir:

https://www.teknikturk.com.tr/TR/bilgi-merkezi/26/evdeki-karincalardan-kurtulma-yollari

Başlıca 3 nedeni yiyecek, nem ve bitkilerdir. Açıkta bir şey bırakmak, nemli sıcak bir ortam sağlamak ve topraklı bitkili bir yaşam alanı onların yaşamı için gayet müsaittir. Bu koşullar sağlandıktan sonra karıncalar girerken “Dur bakalım karınca duası var mıymış bu evde?” diye bakmazlar.

Bunu başka nedenlere bağlamak, fiziği metafizikten ayırmaktır. Doğa yasaları ile Allah’ın yasalarını ayrı tutmaktır. İkisini koyanlar farklı güçlermiş gibi… Bu konuyla ilgili güzel bir bölüm vardı “Yaratılış ve Evrim” adlı kitapta:

“Kuran’da fizik ile metafizik yan yana, hatta iç içedir. Kuran fiziğe şahadet, metafiziğe gayb alemi der. Hayatın iki yüzü olan dünya ve ahiret birbirinden ayrılmaz. Aynı şey akıl ve nakil, hayat ve din, bilgi ve iman için de geçerlidir. Fakat insanlar Kuran’dan ayrıldıkça birbirinden ayrılmaz çiftleri birbirinden koparmış, hatta hasım etmiştir. Hayatın kitabı olması gereken Kuran ölüm mushafı haline gelmiştir. Fiziği görmezden gelerek metafizik hakkında konuşmak, bir şeyin görülebilen ön yüzüne göz kapayarak, görülmeyen arka yüzünü konuşmaktır. Bu tıpkı dünyayı yok sayarak ahireti konuşmaya benzer. Dünya tarla, ahiret hasat yeridir. Tarladan yüz çeviren, hangi yüzle hasattan söz edecektir. Yere-göğe, toprağa-suya, taşa-ağaca, hayvana-insana kayıtsız kalan, Allah’ı nasıl tanıyabilir ki?
Fizik olmadan metafizik…”

Peki nereden geliyor

“Şu duayı şu kadar kez okursan …’a iyi gelir”

“Şu eşyayı şuraya asarsan…”

“Bu mesajı 40 arkadaşına gönderirsen…” gibi inanışların temeli?

Tembellik ve kolaycılıktan!

X duasını anlamadan oturduğun yerden bilmem kaç kez okumak ya da x mesajını 40 kişiye göndermek kolaydır. Yerinden kalkmazsın, belin ağrımaz, kışsa üşmezsin, yazsa sırtın terlemez, no stres, no çaba, no yorgunluk. Ancak olmasını istediğin şeyi gerçekleştirmenin reel yollarını ararsan çaba harcaman gerekir. Bir sürü zorlukla karşılaşabilirsin.

Hastaysan doktora gitmek bir iştir. Gittin diyelim. Doktorun söyledikleri muhtemel hoşa gitmeyecek şeylerdir. İlaç almak, zararlı yiyeceklerden uzak durmak, ameliyat olmak, spor yapmak… Artık her ne ise bir zorluğu, stresi vardır. Ya da ev karıncalandı 🙂 Dışarıda yiyecek bırakmayacaksın, yere kırıntı düşmesin diye kılı kırk yaracaksın, evi sık sık süpüreceksin, gerekiyorsa ilaçlama yapacaksın…vs. İnsanoğlu tembelliğinden iksirvâri şeyler istiyor. Din ile pek alakası olmayan kesim buna “sihir” diyor. Dini bağlayıcı gören kesim “şifalı dualar kitabı” satıyor.

Yok efendim karı-koca arası bozma büyüsü.

Üniversiteye Giriş Sınavında barajı geçme duası…

Romatizmaya, eklem ağrılarına iyi gelen dua…

Evi su basmasın, yangın çıkmasın duası…

Eve hırsız girmesin duası…

Borcu ödeyen dua…

Bir milyon günahı bir milyon sevaba çeviren dua…

(Yukarıdaki dua isimleri piyasada şifalı dualar adı altında satılan kitaplardan alınmıştır. Trajikomik ama gerçek)

Ne kadar pratik, ne kadar kolay.

Üniversiteyi kazanmak için kim bitirecek o kadar soru bankasını? Masa başında saatler, günler, aylar harcayacak. Dirsek çürütecek…

Kim uğraşacak eklem ağrıları içi doktora gitmeyle, ilaç kullanmayla, spor yapmayla?

Kim uğraşacak eve hırsız girmesin, evde yangın çıkmasın, su basmasın diye türlü önlemler almayla?

Oku duayı hemen hallolsun. Bütün dertler, tasalar, sıkıntılar yok olsun. Sihirli değnek mübarek!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden, Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken! (hizmetçin iken) Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini, Birer birer oku tekmîl edince defterini; Bütün o işleri Rabbim görür: Vazîfesidir… Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir!
Mehmet Akif Ersoy

Kalıplaşmış, ezberlenmiş, tekerleme gibi söylenen, ruhsuz, samimiyetsiz sözleri tekrarlamak değildir dua etmek.

“Allah’a yöneliş olan dua, gerekli eylemin Allah’ın rızasına uygun olarak hayata geçirilmesidir. Sadece sözlü veya eylemsiz dua ile zulmü, adaletsizliği, yoksulluğu engelleyemeyiz.” Erkan Erdoğan

Adaletlilerin en adaletlisi olan Allah’ın adaletine sığar mı bunlar diye de hiç düşünmeyiz. Emeği, alın terini, sorumlu ve iç disiplinli olmayı bu kadar önemseyen İslam; bu gibi kolaycılıklara yer vermez. Kuran der ki:

“Şüphesiz insana kendi emeğinin karşılığından başkası yoktur.” Necm/39

“Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık” İsra/13

SONUÇ 

Allah’ın vadetmediği emeksiz yemeği, kısa yoldan az çabayla çok sonuç elde edebilmeyi, gaybı bilebilmeyi, hak etmediğini elde edebilmeyi insanlara vadederek işi formülize edenler ve bunu dindenMİŞ gibi göstererek dini ticarete dökenler köşeyi dönerler. Halka yoksulluğu dindarlığın bir gereği gibi gösterir, para gibi dünyevi metalardan uzak durmak nefsi terbiye etmektir derler. Halkın parasını kendi ceplerine indirirler.

Yoksulluğun ilahi bir plan olduğu büyük bir yalandır. Tanrı açlık ve yoksulluk isteseydi denizde balık, ormanda meyveler ve insanlık yararına nice şeyler armağan etmezdi. Evet tanrı, insanların ulaşabileceği ve herkese yetecek kadar zenginliği tüm insanlara sunmuştur ama birileri bunların çoğunu almak için ‘Tanrı sizlere yoksulluk karşısında sonsuz ve mutlu hayat verecek’ demektedir. Yoksulluk arttıkça ve Tanrı’nın herkes için verdiği zenginliklere birileri daha fazla el koydukça Tanrı adına konuştuğunu ileri sürerek yoksulluk karşısında SUS diyen din adamları da çoğalmaktadır. Latin Amerika yoksulluk karşısında susan insanların coğrafyası olmayacaktır.                                                                                                                                                                                                                         Hugo Chavez

Her duyduğunu sorgusuz, sualsiz, delilsiz, dayanaksız kabul edip güdülmeye müsait olanlar, araştırmayan, okumayan, aklı da Kuran ile birlikte süslü işlemeli kilitli kılıflar içinde duvarda asılı tutan ve ikisini de oradan hiç indirmek ve kullanmak tenezzülünde bulunmayan kesim de din istismarcıları, umut tacirleri tarafından hem maddi hem manevi sömürülür.

“En karlı ticaret din ticaretidir, sermayesi yalan müşterisi cahildir.”

Gamze Çifçi
https://okudusunsorgula.blogspot.com/2018/06/gecenlerdebir-arkadasmdan-gelen-karnca.html

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir