Vicdanen Olgunlaşmak veya Körelmek
‘Hiçbir şeyden pişman değilim’ anlayışı, insanın ahlaki açıdan olgunlaşmasını engeller. Çünkü insanı eğiten şey, geçmişteki pişmanlıklarıdır.
Herkes yaşamı boyunca pek çok hata yapar, saçmalar; kimi zaman bencilce kimi zaman haksızca davranır, bazen isteyerek veya istemeyerek çevresine zarar verir. Bu yanlış-kötü davranışların arka planında bencillik, kibir, kıskançlık, gösteriş, öfke gibi kötü duygular yer alır. Kötü-yanlış bir davranış sergilediğinizde örneğin sırf menfaatiniz için bir arkadaşınıza haksızlık yaptığınızda, hem dışardan hem de içerden tepkiler alırsınız: Aileniz, arkadaşlarınız tepki verir; “ne oluyor, ne yapıyorsun, bu yaptığınla bizi üzüyorsun” gibi uyarılarda bulunurlar. Bu dış tepkilerin yanı sıra içerden de vicdani bir rahatsızlık ve huzursuzluk hissedersiniz. Bu durumda önünüzde iki seçenek vardır. Ya, “ben ne yapıyorum, saçmalıyorum, bu yaptığım yanlış” şeklinde düşünmek, pişman olmak, utanmak ve geri adım atmak; ya da dışardan ve içerden gelen tepkileri öfke ve inatla bastırmak, kaçmak, umursamamak…
Bunlardan birincisini seçtiğinizde zamanla vicdani duygularınız daha da kuvvetlenir; eski bencil davranışınızı hatırladıkça hissettiğiniz pişmanlık ve utanç, o ve benzeri davranışları tekrarlamanıza engel olur. Bu sayede zamanla çocukluktaki bencillik, kibir, kıskançlık gibi duygulardan sıyrılır, olgunlaşırsınız. Büyüdükçe bedenin gelişmesi gibi kişiliğiniz, karakteriniz de gelişir. Güvenilir, sakin, alçakgönüllü bir insan haline gelirsiniz.
Bunlardan ikincisini seçtiğinizde ise bu ahlaki olgunlaşma gerçekleşmez. Düşünün ki arkadaşınıza sırf menfaatiniz için haksızlık yaptınız, onu üzdünüz, küçük düşürdünüz ve bundan dolayı üzülmek ve pişman olmak yerine çevreden ve içinizden gelen tepkileri öfkeyle bastırdınız. Böyle bir durumda vicdanınızı susturmak için içinizden sürekli savunma mekanizmaları geliştirirsiniz, bir sürü bahane üretirsiniz. Zamanla ürettiğiniz bu bahanelere inanmaya başlarsınız.
Kötü-yanlış davranışlarınızdan sonra sıklıkla bunu yaptığınızda ne olur? Öncelikle, bir pişmanlık hissetmediğiniz için o davranışları tekrarlamanız kaçınılmaz olur. Ayrıca vicdanınızı dinlemek yerine sürekli savunma mekanizmaları ürettiğiniz için zamanla vicdanınız eski hassasiyetini kaybeder, kötülüklerden çok da rahatsız olmamaya başlar. Kibir, bencillik, kıskançlık, gösteriş içeren kötü davranışlar, birkaç söz ve davranış olmaktan çıkar; içinize bir karakter olarak yerleşir; psikolojik sorunlar, kişilik ve karakter problemleri baş gösterir.
Diğer taraftan sosyal hayatınız zedelenir, çevrede sizin davranışlarınızdan rahatsız olan insanlara öfkelenir ve zamanla onlardan uzaklaşırsınız; yakın ilişkilere girmekten kaçınır, yalnızlaşırsınız. Sevgi, dostluk, merhamet gibi duygular yerini kuşku, güvensizlik, öfke ve intikam duygularına bırakır. Bu durum hayatınıza mutsuzluk olarak yansır. Bu mutsuzlukla baş etmek için kökleşmiş problemleri çözmek yerine çoğu zaman yapay, kısa vadeli mutluluklar ararsınız. Bunlar ise içinizi hiçbir zaman tatmin etmez, huzurlu kılmaz.
İnsan fıtratı gereği üzdüğünde üzülmeli, zarar verdiğinde pişman olmalıdır. Kişinin vicdanı, insana ayetleri hatırlatan bir içsestir. Vicdan, kişiye içdisiplin sağlayan muhteşem bir mekanizmadır. Bu mekanizmayı bozmak, insani değerlerin zarar görmesine yol açar. Hiçbir hatayı kabul etmemek, bir tanrılık iddiasıdır; çünkü bütün insanlar kasıtlı veya kasıtsız hata yapar. Önemli olan bunun farkına varmak, üzülmek ve vazgeçmektir. Yaş geçtikçe insanı ahlaki olgunluğa ulaştıracak olan budur.
Demet Özkan (14.01.2018)