En Büyük Zulüm ve Bilgisizlik
ALLAH’A GÖRE EN BÜYÜK ZALİMİN KİM OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
“Allah hakkında yalan uydurandan… daha zalim kim vardır?” (6/21,93,144; 7/37; 10/17; 11/18; 18/15; 29/68; 39/32; 61/7)
Bu kadar çok ayette ve bu kadar ciddi vurguyla geçmesi, “Allah hakkında veya din konusunda yalan uydurmak” konusunun, Kur’an’ın en fazla önem verdiği konulardan birisi olduğunun göstergesidir.
Allah hakkında, din (inanç) konusunda bilgisizliğin özür olup olmadığına gelince;
Bunları ikiye ayırmak lazım:
a) İnsanlardan bir kısmı, bilerek Allah hakkında yalan uydurur; bunların sayısı bilgisizlere göre daha azdır. Bu kişiler, Kitab’ı inceleyenlerdir:
“Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitap’tan olmadığı hâlde Kitap’tan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler.” 3/78
b) İnsanlardan bir kısmı, bilgisizce yalanlar uydurur ki bunların sayısı daha fazladır. Bunlar, Kitab’ı incelemezler, bilmezler. Bildikleri zandan ibarettir:
“Bilgisizce Allah hakkında yalan uydurandan… daha zalim kim vardır?” 6/144
“Bunların arasından vahiyle bilinçlenmemişler de vardır; onlar ilahi Kitab’ı bilmezler. Onların bütün bildikleri birtakım kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. Vay o kimselere ki, -elleriyle kitap yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!” 2/78-79
“Bilgisizlik yüzünden beyinsizce, çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah hakkında yalan uydurarak haram kılanlar muhakkak ki ziyana uğradılar, saptılar, yola gelici de değiller!” 6/140
“İnsanlardan kimisi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.” 22/8
“Şirk koşanlar diyecekler ki: “Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız şirk koşardı. Hiç bir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de, bizim zorlu baskınımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: “Elinizde, bize delil olarak gösterebileceğiniz bir bilgi mi var? Sizler zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve saçmalamaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.” (6En’am/148)
İNANÇ KONUSUNDA DOĞRU BİLGİ NEDEN ÖNEMLİDİR?
İnsanlar bilmiyorlarsa öğreninceye ve emin oluncaya kadar Allah hakkında, din konusunda konuşmayacaklar, ahkam kesmeyecekler; en azından eminmiş gibi konuşmayacaklar, bilmediklerini, emin olmadıklarını söyleyecekler. Bu ülkede dinle ilgili çıkmazların, Ortadoğu’da yaşanan kavga ve katliamların arkasında, insanların Allah hakkında, din konusunda ‘Allahu Ekber’ nidalarıyla birbirlerini, hem de en vahşi biçimde öldürmelerinin arkasında yatan gerçek budur. Adeta gerçek İslam’a düşman yaratmak için oluşturulmuş bu insanlık dışı durumlarda, hep Allah’ın adı kullanılmaktadır. O istediği için, O emrettiği için öldürdüklerini, haram fiilleri helal olarak gördüklerini iddia etmektedirler.
Dünyada hangi ülkede ve hangi din mensupları arasında olursa olsun, din adına yapılan tüm haksızlıkların, zulümlerin ve dini sömürülerin arkasındaki gerekçe veya dayanak, Allah adına uydurulan din algısından kaynaklanmaktadır. Allah’ın haram kıldığı bir eylem (örneğin, öldürmek, çalmak, haksızlık etmek, tecavüz, vd.) meşru (helal) görülünce, ondan sonra yapılacak tüm kötülükler sonucunda kimse bir pişmanlık duymayacak ve hatta bu insanlar, bu yaptıklarından dolayı sevap kazanacaklarına bile inanacaklardır.
Normal koşullarda bir insan bir kötülük yapınca pişmanlık duyar. Ancak eğer bunu din adına yaptığına inanıyorsa pişmanlık bir tarafa, bu yaptığından sevap kazanacağına ve Cennet’e gideceğine inanır. Uzaktan örnek verince daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. İsrail askerleri, hemen her gün, bilerek ve barbarca Filistinlileri öldürür ve bu yaptıklarından bir pişmanlık duymaz ve sevap kazandıklarına inanırlar. Çoğu İsrail vatandaşı da buna sevinir. Haçlı Seferleri’nde Hıristiyan dünya, her öldürdükleri ve zarar verdikleri Müslümana karşılık sevap kazandıklarına inanıyorlardı. Bunlar, bilgisiz insanlardı. Bu inançları, bilgisizceydi, Allah hakkındaki yalanlara ve uydurmalara dayanıyordu. Domuz etinin ve içkinin helal olduğuna inananlar, Allah hakkında bilgisizce uydurulmuş yalanlara inanmıyorlar mı? Bunun sonucu insanlık, alkolizm diye bir sorunla yüz yüze geliyor.
Bir işin yanlış olduğunu bilerek yapmak ve pişmanlık olmak daha masumcadır. Yanlış bir eylemin doğruluğuna inanarak yapmak ise çok daha büyük sorunlara yol açar. Örneğin, yalan söylemek veya çalmak, vd. kötü bir eylemdir. Bunları yapan kişi, eğer insani özelliklerini yitirmediyse yaptığından pişmanlık duyar. Bu pişmanlık, ona olan güvenin bütünüyle silinip yok olmamasına katkı sağlar. Ancak yalan söyleyen veya çalan ya da öldüren kişi, bu yaptığı eylemlerin yanlış değil doğru olduğuna inanıyorsa, ortada potansiyel büyük bir tehlike vardır. İşte bu inanç, eğer Allah ile ilişkilendiriliyorsa, bu insanlık için çok daha büyük bir tehlikedir. Şeytan boş durmayacak ve bu inancını yayması için onu içten içe kışkırtacaktır. Bu bela, bütün insanlığı saracaktır. Bir Yahudi veya Hıristiyan, kendisinden olmayanın canına kıymayı, onu aldatmayı, onun malını gasp etmeyi meşru (helal) görürse, yahut bir Müslüman, Müslüman olmayan birini öldürmeyi, onu aldatmayı, onun malını gasp etmeyi meşru (helal) görürse, bu durum Allah ile ilişkilendirilmiş, Allah hakkında, din konusunda yalanlar uydurulmuş ve insanlık yıkıma sürüklenmiş olur.
Tüm bunların sonucu olarak bilmeliyiz ki Allah ve din konusu çok hassas bir konudur. Bu konuda insanların bilinç ve inançlarındaki yanlışlıklar sapma ve saptırmayla nitelenmektedir. İnsanlar hata yapabilirler, namazlarını veya oruçlarını eksik yapabilirler. Bunlar uygulamaya dair konulardır ve bu konularda bilgisizlik özür kabul edilebilir. Ancak inanç konusu, çok hassas bir konudur. Yanlışlık bir yayıldı mı önüne geçmek oldukça zor olmakta ve insanlık çok büyük acılar ve sancılar yaşamaktadır. O yüzden, Allah bilgi konusuna çok önem vermiştir. Doğru bilgi olmadan doğru inancın olamayacağını, doğru inanç olmadan doğru uygulamanın olmayacağını bildirmiştir. Allah hakkındaki yalan-yanlış bilgi, yanlış ve İslamdışı inanca ve uygulamaya yol açacaktır:
“Hakkında kesin bilgi sahibi (emin) olmadığın şeyin ardına düşme! Çünkü duyum yeteneği, dikkat yetenekleri ve algı yetenekleri; hepsi ondan sorumludur. Şüphesiz
zan, hak ve hakikat karşısında hiçbir değer ifade etmez!” 17/36
“Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; bilgi sahibi olmadığınız konuda ne diye tartışıyorsunuz ki? Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz. …» (3Al-i İmran/66)
Turgut ÇİFTÇİ