Temel Haklar (Din) ve Bayram Tatilleriyle İlgili Kutsallık Atfedilmiş Kısıtlamalar (Şabat)
TEMEL HAKLAR (DİN) VE
BAYRAM TATİLLERİYLE İLGİLİ
KUTSALLIK ATFEDİLMİŞ KISITLAMALAR (ŞABAT)
Günümüzde, Yahudilerin “kurucu ilkeler” olarak inandığı “On Emir (Ten Commandments/ Dekalog)”den dördüncüsü, Şabat ile ilgili kuralı düzenlemektedir.
Bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat), hem 10 Emir arasında hem de sıralamada, “Öldürmeyeceksiniz, Zina etmeyeceksiniz, Çalmayacaksınız, Yalan yere tanıklık etmeyeceksiniz” gibi temel ahlaki erdemlerden önce gelmesi, şabat (sebt) maddesinin, 10 emrin içinde ilk maddelerin arasına sonradan eklenme olasılığını düşündürtmektedir.
Öncelikle konunun ana referanslarıyla, rasyonel ahlakı, hak ve adaleti gözeten bir bakışla, 10 emrin neler olabileceğini inceleyelim. Sonraki başlıkta Şabat üzerinde duracağım.
DİNİN GENEL İLKELERİ
“10 EMİR” diye bilinen dinin genel ilkeleri, Tevrat’ın ve İncil’in yanı sıra Kur’an’da da korunmuştur.[1]
Dinin genel ilkeleri, tüm elçilerin iletmekle ve izlemekle (onlara uygun davranmak ve yaşamakla) sorumlu oldukları temel hükümlerdir; kısaca dindir (ed-dîn). Dinin genel ilkeleri dışındaki şer’i (Medeni Hukuk’la ilgili genel) hükümler ise, yine temelde dinin genel ilkeleri dikkate alınarak dönemin ve bölgenin ihtiyacına ve şartlarına göre belirlenmiştir.
Konuya niceliksel açıdan yaklaşırsak, Kur’an’da da korunan bu ilkelerin sayısı, ister “10 emir”, ister “15 emir”, isterse de “20 veya 30 emir” olsun, emin olun ki temel buyrukların (ilkeler) sayısı, 100 değildir, 1000 hiç değildir. Özü itibariyle temel buyrukların hepsinin ana fikri, “İnsana ve hayata saygı duymak ve nefsi müdafaa dışında, ona zarar vermemektir.” Ama her dinde, hakim hurafeci anlayışa göre, temel buyrukların sayısı, 1000’den çoktur. O yüzden onlara göre profesyonel bir ruhban sınıfa ihtiyaç vardır…
Eğer sizin için nicelik önemliyse, Kuran’da yer alan konuyla ilgili ayetleri inceleyerek temel buyruklar(ilkeler) hakkındaki sayıyı tespit edebilirsiniz.
Bu yazının kapsamı içerisinde “10 Emir” konusunu niteliksel açıdan incelersek, bu maddelerin günümüzdeki karşılığıyla tam birebir olmasa da, genel anlamda “temel hakları” korumayı esas aldığını görürüz.
Madde 1 – ANA İLKELERE BAĞLILIK (Allah’a inanmak)
Tek tanrı (ilah) ve sahip (rab), Allah’tır. Yalnızca O’nun ilkelerine koşulsuz – tartışmasız bağlanacak ve bunları insanlara duyuracaksınız. Çünkü bu ilkeler, temel haklardır. Tek tek bildirilecek olan ‘temel haklar’ın tartışma üstü olduğunun altı çizilmiştir. Bu ilkelerin kabulü, aynı zamanda Allah’ın insanlarla yaptığı antlaşmadır (ahit). Bunlara evrensel çapta sahip çıkılması istenmektedir. Çünkü bu maddeleri belirleyen güç, herhangi bir sınıfın, milletin, cinsiyetin, bölgenin, ırkın veya çağın sahibi ve efendisi değil, herkesin sahibi ve efendisidir. Hukuk herkesi bağlar ve herkes, hukuk karşısında eşittir. Verilen mesaj: Allah, herkesin tanrısıdır; bildirdiği ilkeler, herkesi bağlar; kimse kayrılamaz ve ayrımcılık kabul edilemez.
1 – Kur’an’da ANA İLKELERE BAĞLILIK (Allah’a inanmak)
“Bunlar (yukarıda bildirilenler), Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir (dinin genel ilkeleridir). Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.” İsra, 17/39
“Bunlar (yukarıda bildirilenler), benim dosdoğru olan yolumdur. Öyleyse bunu izleyin ve aracı yolları izlemeyin ki sizi O’nun yolundan gruplaşmaya sürüklemesinler. Allah, sizi bunlarla yükümlü kıldı ki böylelikle belki sorumlu davranasınız.” En’am, 6/153
“İşte sizin Rabbiniz Allah. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin. O, her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir.” En’am, 6/102
“Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka ilah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.” En’am, 6/106
“İşte böylece seni, kendisinden önce nice toplumların gelip geçtiği bir toplumu içinden elçi olarak çıkardık ki, sana vahyettiklerimizi onlara okuyup anlatasın; çünkü (bilmezlikleri yüzünden) O Rahman’ı inkar ediyor onlar. De ki: “O’dur benim Rabbim. O’ndan başka tanrı yoktur. Ben O’na güven bağlamış bulunuyorum ve O’na dönüktür yönüm.” Ra’d, 13/30
“O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah’tır. İlkte de, sonda da (dünyâda da, âhirette de) hamd O’na mahsustur. Hüküm de O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.” Kasas, 28/70
1 – Kitab-ı Mukaddes’te ANA İLKELERE BAĞLILIK (Allah’a inanmak)
Yasanın Tekrarı 6: 4 “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir. 5 Tanrınız RAB’bi bütün yüreğinizle, bütün canınızla, bütün gücünüzle seveceksiniz. 6 Bugün size verdiğim bu buyrukları aklınızda tutun. 7 Onları çocuklarınıza belletin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. 8 Bir belirti olarak onları ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın. 9 Evlerinizin kapı sövelerine, kentlerinizin kapılarına yazın.” [2]
Yasanın Tekrarı 5: 31 Ama sen burada yanımda dur. Sana bütün buyrukları, kuralları, ilkeleri vereceğim. Bunları halka sen öğreteceksin. Öyle ki, mülk edinmek için kendilerine vereceğim ülkede hepsine uysunlar. 32 “Tanrınız RAB’bin size buyurduklarına uymaya özen gösterin. Onlardan sağa sola sapmayın. 33 Tanrınız RAB’bin size buyurduğu yollarda yürüyün. Öyle ki, mülk edineceğiniz ülkede sağ kalasınız, başarılı ve uzun ömürlü olasınız.”
Yasanın Tekrarı 5:1 “Musa bütün İsrailliler’i bir araya toplayarak şöyle dedi: “Ey İsrail, bugün size bildireceğim kurallara, ilkelere kulak verin! Onları öğrenin ve onlara uymaya dikkat edin! 2 Tanrımız RAB Horev Dağı’nda bizimle bir antlaşma yaptı. 3 RAB bu antlaşmayı atalarımızla değil, bizimle, bugün burada sağ kalan hepimizle yaptı.
Levililer 19: 1 RAB Musa’ya şöyle dedi: 2 “İsrail topluluğuna de ki, ‘Kutsal olun, çünkü ben Tanrınız RAB kutsalım.
Markos 12: 28 Bir din bilgini yaklaşıp İsa’ya, “Buyrukların en önemlisi hangisidir?” diye sordu. 29 İsa şöyle karşılık verdi: “En önemlisi şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’dir. 30 Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.’32 Din bilgini İsa’ya, “İyi söyledin, öğretmenim” dedi. “‘Tanrı tektir ve O’ndan başkası yoktur’ demekle doğruyu söyledin. 33 İnsanın Tanrı’yı bütün yüreğiyle, bütün anlayışıyla ve bütün gücüyle sevmesi, komşusunu da kendi gibi sevmesi, bütün yakmalık sunulardan ve kurbanlardan daha önemlidir.”
Matta 5: 17 “Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. 18 Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak.
Madde 2 – VAADİ DİKKATE ALMAK (Ahirete inanmak)
Barışın, güvenin, huzurun ve mutluluğun, Rabbinizle yaptığınız antlaşma gereği, bu ilkeler karşısında sorumlu davranmaktan (takva) geçtiği bildirilmiş ve hayatı cennete çevirmenin koşulları sıralanmıştır. Aksi takdirde istenmeyen sonuçları göze almak gerekmektedir. Bu ana ilkeleri izlediğiniz sürece, Allah, size ve bu ilkeleri izleyen herkese büyük imkanlar ve fırsatlar (lütuflar) bahşetmeyi vaat etmektedir. Rabbinizin bu vaadine güveneceksiniz ve O’nu denemeye tabi tutmayacaksınız.
2 – Kur’an’da VAADİ DİKKATE ALMAK (Ahirete inanmak)
«Başınıza gelen (sizi derinden etkileyen /her felaket/bela/olumsuz) her musibet, kendi ellerinizle yapıp ettiklerinizin bir ürünüdür; bununla beraber çoğunu da Allah affedicidir.» Şura, 42/30
«Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. Eğer tüm yaptıkları yüzünden onları hemen cezaya çarptırsaydı, elbette azaplarını çarçabuk verirdi.» Kehf, 18/58
“Allah, içinizden, iman edip de salih (erdemli) ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” Nur, 24/55
“Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Nahl, 16/30
“Allah’ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. Onlar, inanan ve sorumlu (takvalı) davrananlardır. Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur. Yunus, 10/63-64
“Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Bu dünyada iyi şeyler için gayret edenleri güzel bir son beklemektedir. (Unutmayın ki) Allah’ın arzı geniştir, (ve) elbette sıkıntılara göğüs gerenlere mükafatları hesapsız verilecektir!” Zümer, 39/10
“Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” Nahl, 16/97
“Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.” Nahl, 16/41
«Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellik ver.» Bakara, 2/201
2 – Kitab-ı Mukaddes’te VAADİ DİKKATE ALMAK (Ahirete inanmak)
Yasanın Tekrarı 6: 1 “Tanrınız RAB’bin size öğretmek için bana verdiği buyruklar, kurallar, ilkeler bunlardır. Mülk edinmek için gideceğiniz ülkede onlara uyun. 2 Yaşamınız boyunca siz, çocuklarınız ve torunlarınız, size verdiğim bütün kurallara, buyruklara uyarak Tanrınız RAB’den korkun ki, ömrünüz uzun olsun. 3 Kulak ver, ey İsrail! Söz dinleyin ki, üzerinize iyilik gelsin, atalarınızın Tanrısı RAB’bin size verdiği söz uyarınca süt ve bal akan ülkede bol bol çoğalasınız.” 10-11 “Tanrınız RAB atalarınıza, İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a içtiği ant uyarınca, sizi vereceği ülkeye –inşa etmediğiniz büyük ve güzel kentleri, biriktirmediğiniz iyi eşyalarla dolu evleri, siz emek vermeden kazılmış sarnıçları, dikmediğiniz bağları, zeytinlikleri olan ülkeye– götürecek. Orada yiyip doyacaksınız. 12 O zaman dikkat edin! Sizi Mısır’dan, köle olduğunuz ülkeden çıkaran RAB’bi unutmayın. 16 Massa’da olduğu gibi, Tanrınız RAB’bi denemeyeceksiniz. 17 Tanrınız RAB’bin buyruklarına, size verdiği yasalara, kurallara uymaya dikkat edeceksiniz. Yasanın Tekrarı 5: 5 RAB şöyle seslendi: 6 “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.”
Levililer 26: 3 “‘Kurallarıma göre yaşar, buyruklarımı dikkatle yerine getirirseniz, 4 yağmurları zamanında yağdıracağım. Toprak ürün, ağaçlar meyve verecek. 5 Bağbozumuna kadar harman dövecek, ekim zamanına kadar bağlarınızdan üzüm toplayacaksınız. Bol bol yiyecek, ülkenizde güvenlik içinde yaşayacaksınız. 6 “Ülkenize barış sağlayacağım. Korku içinde yatmayacaksınız. Tehlikeli hayvanları ülkenizden kovacağım. Savaş yüzü görmeyeceksiniz. 9 Size iyilikle bakacağım. Sizi verimli kılıp çoğaltacağım. Sizinle yaptığım antlaşmayı sürdüreceğim. 10 Eski ürününüz yemekle tükenmeyecek. Yeni ürüne yer bulmak için eskisini boşaltmak zorunda kalacaksınız. 11 Konutumu aranızda kuracak, size sırt çevirmeyeceğim. 12 Aranızda yaşayacak, Tanrınız olacağım. Siz de benim halkım olacaksınız. 13 Ben sizi Mısır’da köle olmaktan kurtaran Tanrınız RAB’bim. Boyunduruğunuzu kırdım. Sizi başı dik yaşattım.” 14 “Ama beni dinlemez, bütün bu buyrukları yerine getirmezseniz, cezalandırılacaksınız. 15 Kurallarımı çiğner, ilkelerimden nefret eder, buyruklarıma karşı çıkar, antlaşmamı bozarsanız, 16 sizi şöyle cezalandıracağım: Üzerinize dehşet salacağım. Verem ve sıtma gözlerinizin ferini söndürecek, canınızı kemirecek. Boşa tohum ekeceksiniz, çünkü ürünlerinizi düşmanlarınız yiyecek. 17 Size öfkeyle bakacağım. Düşmanlarınız sizi bozguna uğratacak. Sizden nefret edenler sizi yönetecek. Kovalayan yokken bile kaçacaksınız. 18 “‘Bütün bunlara karşın beni dinlemezseniz, günahlarınıza karşılık cezanızı yedi kat artıracağım. 19 İnatçı gururunuzu kıracağım. Gök demir, yer bakır olacak. 20 Gücünüz tükenecek. Topraklarınız ürün, ağaçlarınız meyve vermeyecek. 21 “Eğer karşı çıkmaya devam eder, beni dinlemek istemezseniz, günahlarınıza karşılık cezanızı yedi kat artıracağım. 33 Sizi öteki ulusların arasına dağıtacak, kılıcımla peşinize düşeceğim. Ülkeniz viran olacak, kentleriniz harabeye dönecek. 34 Siz düşmanlarınızın ülkesinde yaşarken, ülke ıssız kaldığı yıllar boyunca Şabatlar’ın sevincini yaşayacak. Ancak o zaman dinlenip Şabatları’nın tadına varacak.
Matta 5: 19 Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde büyük sayılacak. 20 Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!”
“İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “Tanrın Rab’bi denemeyeceksin” diye de yazılmıştır.” Matta 4:7
“İsa ona şöyle karşılık verdi: “Tanrın Rab’bi denemeyeceksin!’ diye buyrulmuştur.” Luka 4:12
Madde 3 – SÖMÜRÜYE KARŞI DİK DURUŞ SERGİLEMEK (Şirk koşmamak)
Şirk koşmayacaksınız; hiçbir şeyi ve hiç kimseyi putlaştırmayacaksınız. Antlaşmanın ilk maddesi ve ilk ilke olarak, peygamber bile olsa, hiçbir insanı, hiçbir nesneyi, hiçbir mekânı, hiçbir zamanı, hiçbir olayı, hiçbir toplumu, hiçbir milleti, hiçbir ırkı, hiçbir cinsiyeti, hiçbir sınıfı putlaştırmamak gerektiği bildirilmiştir.[3] Örneğin, İsa peygamberi putlaştırmak din ayrımını getirmiştir. Putlaştırmak, birilerini veya bir şeyleri genellikle kutsal görerek başlamakta, ona doğaüstü (gaybı bildiği ve doğadaki yasalara tabi olmadığı gibi) anlamlar yüklenmekte; kusursuz, yanılmaz, unutmaz gibi yalnızca Allah’a ait olan tanrısal nitelikler atfedilmekte, hayrın ve şerrin kaynağı olarak görülmektedir. Şurada bir dağ varsa, eğer halk o dağı putlaştırıyorsa, o dağa kazma vuramazsınız; şurada bir su var, eğer halk o suyu putlaştırıyorsa, o suyu laboratuvara sokup analizi yapamazsınız; şurada bir insan var, eğer o putlaştırılıyorsa ona itiraz edemez, onunla istişare yapamaz, onu sorgulayamazsınız; o ne diyorsa birebir aynısını yapmak zorundasınız. Putlaştırmak, insanlığa çok büyük zarar vermekte, çok pahalıya mal olmaktadır. Öncelikle putlaştırılanlar başta olmak üzere, onlara yakın olduğuna inanılan sınıflar ve gruplar, toplumda çok büyük imtiyazlara kavuşmaktadır. Bu sınıf veya sınıflar, inandırılan halkın ve ülkenin kaynaklarına çöreklenmekte, gücü ele geçirince de, keyfi uygulamalarla halkı sömürmektedirler. Putlaştırmanın sonucu, kula kulluk etmektir. Bu yüzden insanın insana kulluğu ve köleliği, bu maddeyle kaldırılmıştır.[4] Yine bu maddeyle hiç kimse; ırk, renk, cinsiyet, dil, mezhep, meşrep veya din adına, bir başkası üzerinde hegemonya kuramaz; aklını, iradesini ve vicdanını ipotek altına alamaz. Büyücüleri, falcıları, türbeleri putlaştırmanın yerine Allah’ın dininde salat (dayanışma ve namaz) ve hac (küresel düzeyde kongreler) ikame edilmiştir.
3 – Kur’an’da SÖMÜRÜYE KARŞI DİK DURUŞ SERGİLEMEK (Şirk koşmamak)
“Allah ile beraber başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.” İsra, 17/22
“…O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” Şura, 42/11
«Allah’tan düşük düzeyde de olsa, (Yahudiler) toplumsal liderlerini (hahamlarını), (Hıristiyanlar) dini otoritelerini (rahiplerini) ve Meryem oğlu Mesîh’i (İsa peygamberi) rab (yüce/kutsal otorite) edindiler olarak gördüler. Onlara emredilen şey, tek ilâha kulluk etmeleriydi. O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, onların putlaştırdıkları (şirk) şeylerden uzaktır.» Tevbe, 9/31
“De ki: “Ey geçmiş vahyin izleyicileri(ehl-i kitap)! Sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkeye gelin: Allah’ın yanı sıra kimseye kulluk etmeyelim, O’na hiçbir varlığı ortak (şirk) kılmayalım ve Allah’ın yanı sıra birbirimizi rab edinmeyelim.” Ve eğer yüz çevirirlerse de ki: “Şahit olun ki biz O’nun için Müslümanlarız!” Al-i İmran, 3/64
“Onlar ki, Allah’la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar; ve hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler.” Furkan, 25/68
3 – Kitab-ı Mukaddes’te SÖMÜRÜYE KARŞI DİK DURUŞ SERGİLEMEK (Şirk koşmamak)
Yasanın Tekrarı 5: 5 RAB şöyle seslendi: 7 “Benden başka tanrın olmayacak.” 8 “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 9 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın.” 6: 13 “Tanrınız RAB’den korkacaksınız; O’na kulluk edecek ve O’nun adıyla ant içeceksiniz. 14 Başka ilahların, çevrenizdeki ulusların taptığı hiçbir ilahın ardınca gitmeyeceksiniz.
Çıkış 20:1 Tanrı şöyle konuştu: 2 “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim. 3 “Benden başka tanrın olmayacak.” 4 “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. 5 Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. 6 Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.
“Putlara tapmayın. Kendinize dökme ilahlar yapmayın. Tanrınız RAB benim.” Levililer 19: 4
“Put yapmayacaksınız. Oyma put ya da taş sütun dikmeyeceksiniz. Tapmak için ülkenize putları simgeleyen oyma taşlar koymayacaksınız. Çünkü Tanrınız RAB benim.” Levililer 26: 1
Madde 4 – İSTİSMARA TEŞEBBÜS ETMEMEK (Nifak değil ihlas)
Rabbinizin adını boş yere ağzınıza alarak, Rabbiniz adıyla yeminler ederek insanları kandırmayacak, din istismarı yapmayacaksınız. Allah adını kullanarak, kutsalı kullanarak menfaat temin edilmemesi gerektiğinden söz ediliyor. Allah, kutsal, din, herkesçe değerli kabul edilen konular, çok ciddidir ve maalesef istismara açıktır. Kıymetli olan şeylere; doğru bilgiye, emeğe, hak ve adalete değer vermeyenler, kendi çıkarları için bu değerli şeyleri kötüye kullanabilirler. Üçüncü maddede, açık bir şirk (putlaştırma) söz konusu olduğu için sömürüye karşı çıkış, istenirken, bu dördüncü maddede ise şirk olmasa da, dini benimseyenlerin arasında ortaya çıkması olası istismara (kötüye kullanıma) karşı net bir duruş isteniyor. Çözüm olarak; istismara karşı içtenlik, özveri, beklentisizlik üzerine kurulan ve kötüye kullanım içermeyen ilişki olan dostluk, yardımlaşma (infak ve zekat), empati kavramları ve uygulamalarının yanı sıra sorumluluk (takva) duygusunu güçlendirmeye yönelik olan oruç öngörülmüştür. İstismar göstergesi, nifak (ikiyüzlülük) ve ihlas yoksunluğudur (saf niyet ve hurafesiz bağlılık).
4 – Kur’an’da İSTİSMARA TEŞEBBÜS ETMEMEK (Nifak değil ihlas)
Bakara, 2/111- “Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.” 112-Evet, gerçekten her kim tüm benliğiyle Allah’a yönelir ve iyilik yapanlardan olursa, Rabbi katında mükafatını görecektir, ve böyleleri ne korkacak, ne de üzülecekler. 113- Yahudiler, “Hıristiyanlar, bir temel üzere değiller” iddiasında bulunurken Hıristiyanlar da (aynı şekilde); “Yahudiler, bir temel üzere değiller” diye iddia ederler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. (Kitab’ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Anlaşmazlığa düştükleri konuda Kıyamet Günü aralarında hüküm verecek olan Allah’tır.” «Onlardan bir grup var, asılsız ve zanna dayalı şeyler dışında ilahi kitabı bilmezler. Kendi elleriyle kitap yazıp, sonra basit bir menfaat elde etmek adına, “Bu, Allah’ın katındandır” diyenlerin vay haline. Kendi ellerinin yazdıklarından dolayı onların vay hâline! Kazandıklarından dolayı onların vay hâline!» Bakara, 2/77-78
“Kitap ehlinden (Yahudiler ve Hıristiyanlardan) öyleleri var ki, kendisine bir hazine emanet etsen (kuruşuna dokunmadan) sana geri iade eder; öyleleri de var ki, tek bir dinar (lira) emanet etsen, onun tepesine dikilmedikçe, o emaneti sana geri iade etmez. Çünkü bu, onların, ‘Bizden olmayanlara karşı bize yüklenen bir sorumluluk yoktur’ iddialarının bir sonucudur. Esasında onlar Allah hakkında bilerek yalan söylemektedirler.» Al-i İmran, 3/75
«Onlardan bir grup var, ilahi Kitap’tan olmadığı halde, onu ilahi Kitap’tan sanasınız diye ilahi Kitab’ı kullanarak dillerini eğip bükerler ve “O, Allah katındandır.” derler. Oysa o, Allah katından değildir. Onlar, Allah hakkında bile bile yalan söylemektedirler.» Al-i İmran, 3/78
Bakara, 2/204 – «İnsanlardan öylesi var ki, günübirlik (dünya) hayata dair sözleri (görüşleri) hoşuna gider; bir de kalbindekilere Allah’ı şahit tutar (iyiniyetli – doğru sözlü olduğuna dair Allah adına yeminler eder). Oysa o, husumet gösterenlerin en yamanıdır. 205 – Eline fırsat ve yetki geçince yeryüzünde (ülke içinde) bozgunculuk (kaos) çıkarmaya, ekinleri (ekonomik ve kültürel değerleri) ve nesilleri (sosyal değerleri) yok etmeye çalışır. Allah, asla bozgunculuğu sevmez. 206 – Ona, “Allah‘ı dikkate alarak sorumlu davran” denildiği zaman, şeref ve itibar takıntısı (kibir), onu daha da büyük günaha sevk eder. Ona Cehennem yeter. Ne kötü bir konaklama yeridir orası!»
«Elleriyle yaptıkları (kötülükler) yüzünden başlarına bir bela (musibet) geldiği zaman, bir süre sonra sana gelirler: ‘Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başkasını amaçlamadık.’ diye Allah’a yemin ederler?» Nisa, 4/62
«Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan engellediler. Gerçekten onların yapmakta oldukları ne kötüdür! (Bu davranışlarının) Sebebi şudur: İnandılar, sonra inkâr ettiler, bu yüzden kalplerinin üzeri damgalandı, artık onlar kavrayamazlar.» Münafıkun, 63/2-3
«İman edenler derler ki: ‘Sizinle beraber olduklarına dair yeminlerini kullanarak Allah adına ant içmiş olan kişiler bunlar mı?’ Onların yaptıkları (amelleri) boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır.» Maide, 5/53
«Eğer yakın bir menfaat ve hesaplı bir yolculuk olsaydı, mutlaka seni izlerlerdi. Fakat meşakkat/zorluk, onlara ırak geldi. ‘Eğer gücümüz yetseydi/başarabilseydik, elbette sizinle beraber çıkardık’ diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah, biliyor ki onlar elbette yalancıdırlar.» Tövbe, 9/42
«Kesinlikle sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur. Eğer (sizden korunmak için) sığınacak bir yer, yahut (barınacak) mağaralar, ya da sokulacak bir delik bulsalardı, hemen oraya doğru koşarlardı.» Tövbe, 9/56-57
«Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. Eğer gerçekten mümin iseler, Allah ve Resul’ünü razı etmeleri daha önceliklidir.» Tövbe, 9/62
«Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, hak ve adalet karşılığı, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Onlar, ‘“Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok’ diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki onlar elbette yalancıdırlar.» Tövbe, 9/107
Bakara, 2/8 – “İnsanlardan öyleleri de var ki, “Allah’a ve âhiret gününe inandık” der(ler); ama onlar hakka inanan değiller. 9 – Allah’ı ve hakka inananları aldatmaya kalkışırlar; hâlbuki onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar; ama farkında bile değiller. 10 – Kalplerinde hastalık vardır; Allah da onların hastalığını arttırmıştır; ve onlar yalana başvurmalarından dolayı onları can yakıcı ceza beklemektedir.” 14 – “İman edenlerle karşılaştıkları zaman: ‘İman ettik’ derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıkları zaman, ‘Biz, gerçekten sizinle beraberiz. Biz işin gırgırındayız.’ derler.”
“Aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.” Lokman, 31/33; Fatır, 35/5 (Hadid, 57/14)
4 – Kitab-ı Mukaddes’te İSTİSMARA TEŞEBBÜS ETMEMEK (Nifak değil ihlas)
“Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağzına alanları cezasız bırakmayacaktır.” Yasanın Tekrarı 5:11
“Benim adımla yalan yere ant içmeyeceksiniz. Tanrı’nızın adını aşağılamış olursunuz. RAB benim.” Levililer 19: 12
Matta 5: 33 “Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rab’bin önünde içtiğin antları yerine getireceksin’ dendiğini duydunuz. 34-35 Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı’nın tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası O’nun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü orası Büyük Kral’ın kentidir. 36 Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz. 37 ‘Evet’ iniz evet, ‘hayır’ ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.”
Madde 5 – SAYGI VE SEVGİ BAĞINI KORUMAK (Dostluk)
Yakın çevrenizle (anne-baba ve yakınlarla) iyi ilişkiler kuracaksınız. Kişinin başta anne-babası olmak üzere, yakın çevresiyle olan insan ilişkilerinin iyileştirilmesi ve sorumluluklarının bilinmesi anlatılmaktadır. Anne-babaya ve akrabalara saygı ve iyilik, komşunu kendin gibi sevmek esastır. Eğer hükmü literal okumaz isek, anne-baba, insanı yetiştiren çevredir. Anne-baba, yalnızca sosyal iletişim kurulan değil, aynı zamanda yakın sosyal ilişkiye (dostça davranışlara) girilen çevredir. Çünkü bir çocuğun yetiştirilmesinde öz anne baba dışında, çocuğun içinde büyüdüğü sosyal çevre de çok etkilidir. Öz anne baba yoksa, çocuğu yetiştiren diğer kişiler bizzat anne babanın fonksiyonunu üstlenirler. Bu sebeple anne-babaya karşı saygı ve sevgi bağını korumak, iyi ilişkiler içinde olmak esasında, içinde yaşanan sosyal çevre ile olumlu ilişki içinde olmayı anlatır diyebiliriz. Komşudan kasıt, güvenilir ötekidir.
İnsanın sosyal çevresi, sosyal florasıdır. Çocukluğundan itibaren, beslenme, sağlık, eğitim, güvenlik, seyahat gibi temel ihtiyaç ve haklarına bu sosyal çevresi içinde ulaşır. Bu florasını geliştirmesi, koruması, iyileştirmesi hem vefalı olmanın hem de aklın gereğidir. Çünkü bireyin ve toplumun geleceği için emeğin değeri bilinerek hakkının verilmesi gerekir.
5 – Kur’an’da SAYGI VE SEVGİ BAĞINI KORUMAK (Dostluk)
İsra, 17/23- Rabbin, başkasına değil, yalnızca O’na kulluk (ibadet) etmenizi ve ana babaya iyi davranmanızı buyurmuştur. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında kocarsa, onlara sakın “Öf, bıktım!” demeyesin; onları azarlamayasın; onlara saygılı, değerli sözler söyleyesin. 24-Ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp esirgeyerek kol kanat geresin; ve “Ey Rabbim!” diyesin, “Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!” 25-İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilmektedir. Eğer dürüst ve erdemli kimseler iseniz, (hatalarınızı bağışlayacaktır): hem, bilin ki, (günahtan) dönüp Allah’a yönelenler için (gerçek) bağışlayıcı O’dur. 26-Ve yakın(ların)a hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa da; ama sakın (elindekini) anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma. 27-Çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan’ın türdeşleridir; Şeytan da zaten Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir. 28-Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken onlara sırt çevirmek durumunda kalırsan, bu durumda onlara nazik söz söyle. 29- Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın. 30- Şüphesiz senin Rabbin, rızkı uygun gördüğüne (genişletir) yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir.
Ankebut, 29/8- “Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak(şirk) koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim. 9- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız. 10- İnsanlardan öylesi vardır ki, “Allah’a iman ettik” der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman, insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah’ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden ‘bir yardım ve zafer’ gelirse, andolsun: “Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah, alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir? 11- Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.”
Lokman: 31/14- “(Allah diyor ki:) Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; (öyleyse, ey insanoğlu,) Bana ve anne babana şükret, (unutma ki) bütün yollar sonunda Bana ulaşır. 15- Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın)da onlara iyilikle (ma’ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve bana ‘gönülden, katıksız olarak yönelenin’ yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, böylece ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. 16- “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”
“İnsana emrettiğimiz (fiillerin en güzellerinden biri,) anne babasına karşı iyi davranmasıdır. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu; annesinin onu taşıması, onun anneye bağımlılığı otuz ayı buldu. Nihayet tam olgunluğa erişip kırk yaşına vardığında o, (dürüst ve erdemli biri olarak) “Ey Rabbim!” diye yakarır, “Bana ve anne babama lütfettiğin nimetler için ebediyyen şükretmemi ve Senin kabulüne mazhar olacak (şekilde) doğru ve yararlı şeyler yapmamı nasip et; benim soyuma (da) iyilik bağışla. Gerçek şu ki pişmanlık içinde Sana döndüm, elbette ben Sana teslim olanlardanım!” Ahkaf, 46/15-
“Hani İsrailoğullarından, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.” Bakara, 2/83
«Yalnızca Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ve hiç kimseyi ortak kılmayın. Anne-babaya ve yakın akrabaya, yetimlere ve muhtaçlara, kendi çevrenizden olan komşulara ve yabancı komşulara, yakın arkadaşa, yol mağduruna ve meşru yollarla sahip olduklarınıza iyilikle davranın. Doğrusu Allah, böbürlenerek küstahça davrananları sevmez.» Nisa, 4/36
“De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın, anne babaya iyilik edin, yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz.” En’am, 6/151
5 – Kitab-ı Mukaddes’te SAYGI VE SEVGİ BAĞINI KORUMAK (Dostluk)
“Tanrın RAB’bin buyruğu uyarınca annene babana saygı göster. Öyle ki, ömrün uzun olsun ve Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede üzerine iyilik gelsin.” Yasanın Tekrarı 5:16
“Annene babana saygı göster. Öyle ki, Tanrın RAB’bin sana vereceği ülkede ömrün uzun olsun.” Çıkış 20:12
“Herkes annesine babasına saygı göstersin. Şabat günlerimi tutun. Tanrınız RAB benim.” Levililer 19: 3
Levililer 19: 17 “Kardeşine yüreğinde nefret beslemeyeceksin. Komşun günah işlerse onu uyaracaksın. Yoksa sen de günah işlemiş olursun.” 18 Öç almayacaksın. Halkından birine kin beslemeyeceksin. Komşunu kendin gibi seveceksin. RAB benim.”
Matta 19: 18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
18 “İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.’ ” Markos 10:18-19
“İkincisi de şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ Bunlardan daha büyük buyruk yoktur.” Markos 12: 31
19 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Luka 18: 19-20
Luka 10: 27 Adam şöyle karşılık verdi: “Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin.” 29 Oysa adam kendini haklı çıkarmak isteyerek İsa’ya, “Peki, komşum kim?” dedi. 30 İsa şöyle yanıt verdi: “Adamın biri Yeruşalim’den Eriha’ya inerken haydutların eline düştü. Onu soyup dövdüler, yarı ölü bırakıp gittiler. 31 Bir rastlantı olarak o yoldan bir kâhin geçiyordu. Adamı görünce yolun öbür yanından geçip gitti. 32 Bir Levili de oraya varıp adamı görünce aynı şekilde geçip gitti. 33 O yoldan geçen bir Samiriyeli ise adamın bulunduğu yere gelip onu görünce, yüreği sızladı. 34 Adamın yanına gitti, yaralarının üzerine yağla şarap dökerek sardı. Sonra adamı kendi hayvanına bindirip hana götürdü, onunla ilgilendi. 35 Ertesi gün iki dinar çıkararak hancıya verdi. ‘Ona iyi bak’ dedi, ‘Bundan fazla ne harcarsan, dönüşümde sana öderim.’ 36 “Sence bu üç kişiden hangisi haydutlar arasına düşen adama komşu gibi davrandı?” 37 Yasa uzmanı, “Ona acıyıp yardım eden” dedi. İsa, “Git, sen de öyle yap” dedi.
Madde 6 – YAŞAM HAKKINA SAYGI
Cana kıymayacaksınız (Hayata saygı göstereceksiniz). Kişinin, savaş gibi özel koşullarda nefsi müdafaası gibi bir gerekçe olmadıkça cana kıymaması esasa bağlanmıştır. Her insanın yaşama hakkı vardır; yaşam hakkı dokunulmaz ve saygındır. Can güvenliği her insanın temel hakkıdır. Yaşam hakkının özünün, salt öldürmeye indirgenmemesi gerektiği, “Kim kardeşine saygısızlık eder ve onu aşağılarsa” diye sınırları, Yeni Ahit’te genişletilmiştir.[5] Kimse bir başkasına işkence yapamaz ve zalimce davranamaz.
6 – Kur’an’da YAŞAM HAKKINA SAYGI
“Bir can (cinayet) karşılığı (kısas) veya yeryüzündeki bir bozgunculuk (fesat: savaş, terör) dışında kim bir kişiyi öldürdüyse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur; kim de bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur…” (Maide, 5/32)
“Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size biz rızık veririz. Şüphesiz, onları öldürmek büyük bir hata (suç ve günah)dır.” İsra, 17/31
“Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın.” İsra, 17/33
De ki: “Gelin, Allahın (gerçekten) neyi yasakladığını size anlatayım: O’ndan başka şeylere asla ilahlık yakıştırmayın; anne babanıza iyilik yapın (ve onlara karşı saygısızlıkta bulunmayın); ve çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin; (çünkü) sizin de onların da rızıklarını sağlayacak olan biziz; açık veya gizli hiçbir utanç verici fiil (fuhuş) işlemeyin. Hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın saygın (haram) kıldığı cana kıymayın: Allah bunu size emretti ki aklınızı kullanabilesiniz.” En’am, 6/151
“Onlar ki, Allah’la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar; ve hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler.” Furkan, 25/68
“Ey Peygamber! Mümin kadınlar ne zaman sana gelip (bundan böyle) Allah’tan başka hiçbir şeye ilahlık (şirk) yakıştırmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, hiç yoktan yalan uydurarak iftira atmayacaklarını ve (bildireceğin) hiçbir hakikate karşı çıkmayacaklarını (taahhüt ederek) sana bağlılıklarını bildirirlerse, onların bağlılık taahhütlerini kabul et ve Allah’tan onların (geçmiş) günahlarını affetmesini dile! Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.” Mümtehine, 60/12
6 – Kitab-ı Mukaddes’te YAŞAM HAKKINA SAYGI
“Adam öldürmeyeceksin.” Yasanın Tekrarı 5:17
“Adam öldürmeyeceksin.” Çıkış 20:13
“Halkının arasında onu bunu çekiştirerek dolaşmayacaksın. Komşunun canına zarar vermeyeceksin. RAB benim.” Levililer 19: 16
Matta 5: 21 “Atalarımıza, ‘Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak’ dendiğini duydunuz. 22 Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul’da yargılanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir.
Matta 19: 18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
18 “İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Markos 10:18-19
19 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Luka 18: 19-20
Madde 7 – İNSAN ONURUNA SAYGI
Fuhuş yapmayacaksınız (İnsan onuruna saygı göstereceksiniz). Kişi dokunulmazlığı ve ailenin korunması esastır. Reşit bir insan, rasyonel ahlak gereği ne kendi ne de birilerinin süfli arzularının kurbanı olmamalı, anlık zevkler uğruna insan onuru ayaklar altına alınmamalı. 2. ve 3. maddelerle de uyumlu ve insan onuruna yakışır biçimde, kendisiyle sömürü ve istismarın önüne geçilecek hukuki – sosyal bağlayıcılığı olan anlaşma ve akitle, kendi izni ve rızasıyla yasanın, dinin ve örfün yetkilendirdiği bu hakkı kullanmalıdır. Bu konudaki bilimsel yaklaşım için telegoni veya telegonya etkisini incelemekte fayda var.[6]
7 – Kur’an’da İNSAN ONURUNA SAYGI
“Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, ‘çirkin bir hayasızlık’ ve kötü bir yoldur.” İsra, 17/32
De ki: “Gelin, Allahın (gerçekten) neyi yasakladığını size anlatayım: O’ndan başka şeylere asla ilahlık yakıştırmayın; anne babanıza iyilik yapın (ve onlara karşı saygısızlıkta bulunmayın); ve çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin; (çünkü) sizin de onların da rızıklarını sağlayacak olan biziz; açık veya gizli hiçbir utanç verici fiil (fuhuş) işlemeyin. Hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın saygın (haram) kıldığı cana kıymayın: Allah bunu size emretti ki aklınızı kullanabilesiniz.” En’am, 6/151
“De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli fuhşu, günahı, haksız saldırıyı (taciz ve tecavüzü), hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” A’raf, 7/33
“Onlar ki, Allah’la beraber, asla birtakım düzmece tanrılara yalvarıp yakarmazlar; ve hukuki bir gerekçe olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar ve zina etmezler.” Furkan, 25/68
“Ey Peygamber! Mümin kadınlar ne zaman sana gelip (bundan böyle) Allah’tan başka hiçbir şeye ilahlık (şirk) yakıştırmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, hiç yoktan yalan uydurarak iftira atmayacaklarını ve (bildireceğin) hiçbir hakikate karşı çıkmayacaklarını (taahhüt ederek) sana bağlılıklarını bildirirlerse, onların bağlılık taahhütlerini kabul et ve Allah’tan onların (geçmiş) günahlarını affetmesini dile! Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.” Mümtehine, 60/12
7 – Kitab-ı Mukaddes’te İNSAN ONURUNA SAYGI
“Zina etmeyeceksin.” Yasanın Tekrarı 5:18
“Zina etmeyeceksin.” Çıkış 20:14
Matta 5: 27 “ ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. 28 Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur. 29 Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. 30 Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.”
Matta 19: 18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
18 “İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Markos 10:18-19
19 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Luka 18: 19-20
Madde 8 – EMEĞE SAYGI
Hırsızlık yapmayacaksınız (Emeğe saygı göstereceksiniz, çalmayacaksınız). İnsanın sahip olduğu maddi haklar dokunulmazdır. Herkes, özel mülkiyet ve veraset yoluyla intikal eden miras haklarına sahiptir. Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır. Kimse mülkiyetinden keyfi olarak veya hileli yollarla yahut zor kullanılarak yoksun bırakılamaz. Hırsızlığın binbir çeşidi vardır ve hepsi aynı kapsama girmektedir. Amaç, mal güvenliğini sağlamaktır.
8 – Kur’an’da EMEĞE SAYGI
İsra, 17/34- “Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. 35- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu, daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.”
“Rüşd yaşına erişmeden önce yetimin mal varlığına -onun iyiliği için olmadıkça- dokunmayın“. (Bütün alış verişlerinizde) ölçü ve tartıya tam olarak, adaletle uyun; (Biz) hiçbir insana taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemeyiz; ve bir görüş belirttiğinizde, yakın akrabanıza (karşı) olsa da, adil olun. Allaha karşı taahhütlerinize (daima) riayet edin: bunu Allah size emretti ki ders alabilesiniz.” En’am, 6/152
“Yoksa ona, ‘Hiç kimse, kimsenin yükünü taşımayacak; insana, kendi çaba ve emek harcadığından başkası yoktur. Emeği ve çabası, zamanla görülecektir. Sonra ona (çabasının ve emeğinin) tam karşılığı verilecek ve nihai varış, Rabbine olacaktır’ diye Musa’nın ve ahdine vefa gösteren İbrahim’in sayfalarında olan haber verilmedi mi?” Necm, 53/36-42
“Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın.” Bakara, 2/188
“Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu, büyük bir suçtur.” Nisa, 4/2
“Ey inananlar, mallarınızı aranızda bâtıl (doğru olmayan) yollarla yemeyin. Kendi rızânızla yaptığınız ticaret olursa başka. Canlarınızı da öldürmeyin. Doğrusu Allâh, size karşı çok merhametlidir.” Nisa, 4/29
“Ey Peygamber! Mümin kadınlar ne zaman sana gelip (bundan böyle) Allah’tan başka hiçbir şeye ilahlık (şirk) yakıştırmayacaklarını, hırsızlık yapmayacaklarını, zina etmeyeceklerini, çocuklarını öldürmeyeceklerini, hiç yoktan yalan uydurarak iftira atmayacaklarını ve (bildireceğin) hiçbir hakikate karşı çıkmayacaklarını (taahhüt ederek) sana bağlılıklarını bildirirlerse, onların bağlılık taahhütlerini kabul et ve Allah’tan onların (geçmiş) günahlarını affetmesini dile! Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır.” Mümtehine, 60/12
8 – Kitab-ı Mukaddes’te EMEĞE SAYGI
“Çalmayacaksın.” Yasanın Tekrarı 5:19
“Çalmayacaksın.” Çıkış 20:15
“Çalmayacaksınız. Hile yapmayacaksınız. Birbirinize yalan söylemeyeceksiniz.” Levililer 19: 11
Matta 19: 18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
18 “İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Markos 10:18-19
19 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Luka 18: 19-20
Madde 9 – İNSANA SAYGI, HAK VE ADALETİ GÖZETMEK
Yalan yere şahitlik etmeyeceksiniz (Kimseye iftira atmayacaksınız). Hukuku yanıltmaya ve insanı itibarsızlaştırmaya yönelik, haksızlığa ve ayrımcılığa neden olabilecek her türlü yalan ve iftiradan uzak durmak. Bu maddede, doğru bilgi, doğru davranış, hak ve adalet vurgusu, öne çıkmaktadır. Kimseye haksızlık yapmamak, insan ilişkilerinde hak ve adaleti gözetmek esastır.
9 – Kur’an’da İNSANA SAYGI, HAK VE ADALETİ GÖZETMEK:
“Ey iman edenler! Kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa da, Allah için şahitler (denetleyiciler) olarak adaleti ayakta tutun; onlar, ister zengin olsun, ister fakir olsunlar -ki Allah onlara daha yakındır.- Öyleyse dengeyi sağlayacaksınız diye kişisel keyfi görüşe (hevaya) uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler, çarpıtır) ya da yüz çevirirseniz (ilgisiz kalırsanız), şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır.” Nisa, 4/135
“Emin (bilgi sahibi) olmadığın şeylerin peşine düşme (kararlar alma)! Çünkü duyum yetisi, gözlem yetisi, zihinsel ve duygusal yeti; işte bunların her biri, (neden görevini tam yapmadın diye) o konuda sorumludur.” İsra, 17/36
“Rüşd yaşına erişmeden önce yetimin mal varlığına -onun iyiliği için olmadıkça- dokunmayın“. (Bütün alış verişlerinizde) ölçü ve tartıya tam olarak, adaletle uyun; (Biz) hiçbir insana taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemeyiz; ve bir görüş belirttiğinizde, yakın akrabanıza (karşı) olsa da, adil olun. Allaha karşı taahhütlerinize (daima) riayet edin: bunu Allah size emretti ki ders alabilesiniz.” En’am, 6/152
“Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın.” Bakara, 2/188
“Allah, size, emanetleri (işi, sorumluluğu, yetkiyi) işin ehline (ehliyet ve liyakat sahibine) vermenizi ve insanlar arasında karar verdiğiniz zaman adil biçimde karar vermenizi emreder. Kuşkusuz Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Gerçekten Allah, hep duyandır, hep görendir.” Nisa, 4/58
“Biz resullerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik…” Hadid, 57/25
De ki: “Rabbim adaleti emretti.” A’raf, 7/29
“Onlar yalan yere şahitlik etmezler, lüzumsuz şeylere rastladıklarında katılmayıp, onurlu bir şekilde geçip giderler.” Furkan, 25/72
“Ey hakka inananlar! Kişiliği ve karakteri bozuk, özü sözü bir olmayan biri (fasık) size bir haber getirirse, derhal iyice inceleyip soruşturun. Yoksa ilkesiz ve hukuksuz biçimde bir halka sataşırsınız da sonra yaptıklarınıza pişman olursunuz.” Hucurat, 49/6
“Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.” Şura, 42/15
Hud, 11/112 – “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Seninle birlikte tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Kuşkusuz O, yaptıklarınızı hep görendir. 113 – Zulüm/haksızlık yapanlara asla meyletmeyin/eğilim-yakınlık göstermeyin. Yoksa ateş, size de dokunur. Sonra Allah’tan başka sizi koruyacak hiçbir dost (veli/evliya) olmaz. Ayrıca size yardım da edilmez.”
9 – Kitab-ı Mukaddes’te İNSANA SAYGI, HAK VE ADALETİ GÖZETMEK
“Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.” Yasanın Tekrarı 5:20
“Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.” Çıkış 20:16
“Birbirinize yalan söylemeyeceksiniz.” Levililer 19: 11
Levililer 19: 13 “Komşuna haksızlık etmeyecek, onu soymayacaksın. İşçinin alacağını sabaha bırakmayacaksın.” 14 “Sağıra lanet etmeyecek, körün önüne engel koymayacaksın. Tanrı’ndan korkacaksın. RAB benim.” 15 “Yargılarken haksızlık yapmayacaksın. Yoksula ayrıcalık göstermeyecek, güçlüyü kayırmayacaksın. Komşunu adaletle yargılayacaksın.”
“Bütün İsrail’de krallık yapan Davut halkına doğruluk ve adalet sağladı.” 2.Samuel 8:15
“Doğruluk yolunda, Adaletin izinden yürürüm.” Özdeyişler 8: 20
“Davut’un tahtı ve ülkesi üzerinde egemenlik sürecek. Egemenliğinin ve esenliğinin büyümesi son bulmayacak. Egemenliğini adaletle, doğrulukla kuracak. Ve sonsuza dek sürdürecek. Her Şeye Egemen RAB’bin gayreti bunu sağlayacak.” Yeşaya 9: 7
“İşte kral doğrulukla krallık yapacak, Önderler adaletle yönetecek.” Yeşaya 32:1
Matta 5: 23-24 Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun. 25 Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin. 26 Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın.”
Matta 19: 18-19 “Hangi buyrukları?” diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin’ ve ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.”
18 “İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Markos 10:18-19
19 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 20 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Luka 18: 19-20
Madde 10 – HUKUKİ VE SOSYO-EKONOMİK İLİŞKİLERE SAYGI
Her türlü taciz ve tecavüzden uzak duracaksınız (İnsana saygı göstereceksiniz). Başkalarıyla hukuki veya sosyo-ekonomik bağlar da dokunulmazdır; taciz ve tecavüzle onlara zarar verilemez. Bu hakların tamamı dokunulmazdır, tartışma üstüdür.
10 – Kur’an’da HUKUKİ VE SOSYO-EKONOMİK İLİŞKİLERE SAYGI:
“Bir can (cinayet) karşılığı (kısas) veya yeryüzündeki bir bozgunculuk (fesat: savaş, terör) dışında kim bir kişiyi öldürdüyse, bütün insanlığı öldürmüş gibi olur; kim de bir hayat kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibi olur…” (Maide, 5/32)
“De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli fuhşu, günahı, haksız saldırıyı (taciz ve tecavüzü), hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” A’raf, 7/33
“Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere ‘tecavüz ve haksızlıkta bulunanların’ aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir ceza vardır.” Şura, 42/42
10 – Kitab-ı Mukaddes’te HUKUKİ VE SOSYO-EKONOMİK İLİŞKİLERE SAYGI
“Komşunun karısına kötü gözle bakmayacaksın. Komşunun evine, tarlasına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” Yasanın Tekrarı 5:21
“Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” Çıkış 20:17
BAYRAM TATİLLERİYLE İLGİLİ KUTSALLIK ATFEDİLMİŞ KISITLAMALAR (ŞABAT)
Kitab-ı Mukaddes’te, bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat), 10 Emir arasında, hatta temel haklardan söz eden ifadelerden önce, dördüncü sırada gelmektedir.
“Şabat gününü hatırla ve onu kutsal kıl. Altı gün çalışacaksın. Yedinci gün Şabat, ne çalışacak ne de çalıştıracaksın. Çünkü Tanrı’n tüm evreni altı günde yarattı ve yedinciyi kutsal kıldı.” (Kitab-ı Mukaddes, Yasanın Tekrarı 5:12-15; Çıkış 20:8-11; Levililer 19: 3; 26: 2,34-35,43)
Dinin genel ve temel ilkeleri arasında, şirkten hemen sonra, bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalara (şabat) geçilmesi, Şabat’ın 10 emir gibi temel (ana) ilkelerin arasına, sonradan eklendiğine dair kuşkuları artırmaktadır. İslam Ansiklopedisi’nde bu endişeye yer verilmiştir:
“On emrin cumartesi yasağıyla ilgili olanı bir tarafa bırakılırsa diğer emirler insan fıtratıyla ilgilidir, dolayısıyla evrenseldir. Bazılarına göre, cumartesi yasakları, sonradan ilave edilmiştir. Nitekim Cumartesi yasaklarıyla ilgili emrin Mûsâ’ya ait olamayacağı ileri sürülmektedir. Sina Yarımadası’nda göçebe halinde yaşayan bir toplum çok sıkı çalışan işçiler gibi olamaz; dolayısıyla göçebelerde haftanın bir gününün tatil yapılması anlamsızdır.”[7]
Yahudilikteki bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat), hakim gelenek tarafından yalnızca Cumartesi günlerine özgü olduğu kabul edilmektedir.
Şabat, Kur’an’da “sebt” sözcüğü ile ifade edilmiştir. Toplam 7 ayette yer verilen “sebt” sözcüğü, meallere ve tefsirlere genel olarak Cumartesi olarak yansımıştır. Kur’an’da, “sebt” sözcüğüyle kökteş olan “subât” sözcüğü, sözlük anlamıyla iki ayette geçmektedir: Nebe, 78/9 ve Furkan, 25/47
Her iki ayette de, uykunun “bir tür dinlenme (sebebi/aracı)” olduğundan söz edilmiştir. İnsan, akşam mesaiye veya çalışmaya son verince, gece vakti dinlenmek ister. Uykuda iken aklı, iradesi, vicdanı ve duyu organları devre dışı kalır ve böylece dinlenmiş olur. Bu insan vücudunun zorunlu bir ihtiyacıdır.
Şabat (sebt), Allah’ın gününün veya günlerinin nasıl kullanılacağı konusunda “bayram tatilleriyle ilgili adeta kutsallık atfedilmiş kısıtlamaları (şabat)” ifade etmektedir.
Kapitalizm de benzer sistemden yararlanmıştır; tatil günlerinde, haftalarında ve sezonlarında, tatil bölgelerinde kendi propagandasını yapmak için her yolu denemektedir. “Sen, haftanın 5 veya 6 günü çalıştın, yedinci gün sana ait. Tatil günü, günleri, sezonu dilediğini yapmak veya yapmamak hakkına sahipsin. Gün, senin günün; para, senin paran; hayat senin hayatın. Tatilde doğru işler yapmak da neymiş!” söylemi, çeşitli yollarla zihinlere kazınmaktadır.
“Bir tatilin var, o tatil gününde de mi, hak ve adalet, sorumluluk ve dayanışma, okuma ve yazma, haktan hukuktan söz etme gibi işlerle uğraşacaksın!” afyonu, kitleleri hipnotize etmektedir. Sanki diğer günlerde bu hayati işlerle çok uğraşıyorsun da..!
Kitap bize tatilde de olsa ataleti değil, çalışmayı, faydalı işler yapmayı öneriyor:
“Boş kaldığında başka bir işe koyul!” (Kur’an, İnşirah, 94/7)
Ama ister din adına olsun, ister Kapitalizm’de olduğu gibi din dışılık adına olsun, birileri, tatil zamanlarında ve yörelerinde, insanlara, zihnen ve bedenen durmayı özendirirken, kendi propaganda aygıtlarını devreye sokmakta; zihnen sorgulamayı, ahlaki ve insani değerlerimizden kopmamayı, duygularımızı düşüncelerimizi devre dışı bırakmamayı olumsuz gösterme gayretine içine girmekte… Bizi özendirmeye çalıştığı konuda kendisi durmamakta; bizi madden ve manen sömürmek için harıl harıl çalışmaktadır. “Yat uyu, dinlen, durul, kafanı boşalt” diyenler, gece gündüz mesai (!) yapmaktadırlar.
Bir taraftan, “bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat)”, diğer taraftan yine hiçbir ahlaki gerekçeye dayanmayan tatil serbestleri…
Sahi tatil, dinin; aklın ve vicdanın, hak ve adaletin, yardımlaşma ve dayanışmanın tatile çıkması mı demektir!?
Tatilde, “her şey serbest (hedonist yaşam)” anlayışı; “Samiri Yaşam’ı”, diğer yandan din adına “bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat)” zihniyeti…
Aşağıdaki alıntıda da görüldüğü gibi “bayram tatilleriyle ilgili kutsallık atfedilmiş kısıtlamalar (şabat)” Kitab-ı Mukaddes’te değil, sözlü gelenekte (Mişna) yer almaktadır.
ŞABAT YASAKLARI
“Şabat’la ilgili otuz dokuz yasak Yahudi sözlü geleneğinde yer alan, dini hüküm ve uygulamaların açıklandığı Mişna içerisinde yer almaktadır. Buna göre; bitki dikmek, çift sürmek, biçmek, demet bağlamak, harman döğmek, harman savurmak, ayıklamak, öğütmek, elemek, yoğurmak, pişirmek, yün kırkmak, yün ağartmak, yün ditmek, boyamak, yün eğirmek, örmek, iki atkı ipliği atmak, iki ipliği örmek, iki ipliği ayırmak, düğümlemek, düğüm çözmek, dikmek, sökmek, avlamak, hayvan boğazlamak, hayvanın derisini yüzmek, deriyi tuzlamak, deriyi hazırlamak, deriyi kazımak, deriyi kesmek, yazmak, yazılan yazıyı silmek, inşa etmek, inşa edileni yıkmak, ateş yakmak, ateşi söndürmek, bir çekiçle vurmak, taşımak yasaklanmıştır.[8]
Otuz dokuz yasak işe, amaç ve eylem bakımından benzeyen yasaklar birincil kategorideki yasak fiillerin, alt kategorisi olarak görülmüştür. Mesela bitkileri sulamak bitki dikmekle, yanan kandile yağ ilave etmek ateş yakmakla, meyve toplamak da hasat kaldırmakla benzer eylem olarak düşünülmüş ve alt kategori içerisinde ele alınmıştır. Bu otuz dokuz fiile benzerliği nedeniyle yasaklanan işlere ise “tolada” denilmektedir.
Sürgün öncesi dönemde Şabat kurallarını ihlal etmenin cezasının öldürülme olduğu görülmektedir. Bununla ilgili Tora’da “Şabat gününü tutmalısınız, çünkü sizin için kutsaldır. Kim onun kutsallığını bozarsa, kesinlikle öldürülmeli. O gün çalışan herkes halkının arasından atılmalı.” (Mısır’dan Çıkış, 31:14) emri yer almaktadır.
“İsrailliler çöldeyken, Şabat günü odun toplayan birini buldular. Odun toplarken adamı bulanlar onu Musa’yla Harun’un ve bütün topluluğun önüne getirdiler. Adama ne yapılacağı belirlenmediğinden onu gözaltında tuttular. Derken Rab Musa’ya, ‘O adam öldürülmeli. Bütün topluluk ordugahın dışında onu taşa tutsun’ dedi. Böylece topluluk adamı ordugahın dışına çıkardı. Rabbin Musa’ya buyurduğu gibi, onu taşlayarak öldürdüler.” (Çölde Sayım, 15:32-36).
Yahudi Tarihinde, ölüm olan Şabat kurallarının ihlaline yönelik cezanın, sürgün sonrası dönemde para ve kırbaç cezasına dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Şabat, Babil sürgünü ve sonrasında Yahudi ulus kimliğinin belirleyici bir unsuru haline gelmiş, Şabat’ın ihlali Tanrı’ya karşı inancın ciddi bir kırılması olarak görülmüştür. Hayat kurtarma ve can tehlikesi gibi durumlarda Şabat yasaklarının ihlal edilebileceği belirtilmektedir. Can sağlığı tehlikede olan bir hastaya yardım etmek, doğum yapacak bir kadınla ilgilenmek ve can tehlikesi altındaki bir kişiyi kurtarmak için Şabat yasaklarını ihlal etmede bir beis yoktur. İnsan hayatını kurtarmakla ilgili olarak “kutsiyetle geçirilecek Şabatlar için bir Şabatın yasaklarını ihlal etme” ruhsatı konulmuştur.”[9]
Samiri’nin zevk odaklı hedonist (zevk odaklı) yaşamı ile kısıtlamaların hâkim olduğu şabat kuralları, “insani ve ahlaki sorumlulukların zirvede olabileceği bir rahatlık döneminde evrensel ilke ve değerleri askıya almak ve rafa kaldırmak” noktasında kesişmektedir.
[1] Bkz. Kur’an, İsra, 17/22-39; En’am, 6/151-153; Şura, 42/13; Bakara, 2/83-85; Kitab-ı Mukaddes – Eski Ahit, Çıkış, 20:1-17; Levililer 19:1-19; Yasanın Tekrarı 6:1-17; 5:1-21; 2.Samuel 8:15; Özdeyişler 8: 20; Yeşaya 9: 7; 32: 1; Kitab-ı Mukaddes – Yeni Ahit, Matta 4:7; 5: 17-37; 19: 16-19; Markos 10: 17-18; Luka 4:12; 18: 18-20
[2] Kitab-ı Mukaddes
[3] Bkz. Hüseyin Atay, “Bilim, Evrim ve Kur’an” ve “İslâm Medeniyetinin Çöküş Sebepleri ve Yeni Bir Atılımın Ön Şartları” adlı makaleleri
[4] Bir insanın başka birinin yanında, belli koşullar dahilinde çalışması, kölelik olarak nitelenemez.
[5] 21 “Atalarımıza, ‘Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak’ dendiğini duydunuz. 22 Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine aşağılayıcı bir söz söylerse, Yüksek Kurul’da yargılanacaktır. Kim kardeşine ahmak derse, cehennem ateşini hak edecektir. 23-24 Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun. 25 Senden davacı olanla daha yoldayken çabucak anlaş. Yoksa o seni yargıca, yargıç da gardiyana teslim edebilir; sonunda da hapse atılabilirsin. 26 Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödemeden oradan asla çıkamazsın.” (Matta 5: 21-26)
[6] Bkz. 1 – https://evrimagaci.org/telegoni-nedir-disilerin-yavrularinin-babasi-olmayan-erkekler-o-yavrulara-genetik-bir-miras-birakiyor-olabilir-mi-10123 ; 2 – http://duvarayaziyazanadam.blogspot.com/2018/09/spermve-askin-duellosu-telegonya-etkisi.html
[7] İslam Ansiklopedisi (TDV), On Emir maddesi
[8] The Mishnah, Shabbath, 7:2; Besalel, 2002: III, 653-654
[9] Yusuf Ağkuş, – Abdullah Altuncu, Yahudi Kutsal Metinlerinde ve Kur’an’da Şabat (Cumartesi) Yasakları ve Mesh Hadisesi, s.2778
KAYNAKÇA
Kur’an-ı Kerim
Kitab-ı Mukaddes
Hüseyin Atay, Bilim, Evrim ve Kur’an
Hüseyin Atay, İslâm Medeniyetinin Çöküş Sebepleri ve Yeni Bir Atılımın Ön Şartları, İslam ve Modernleşme, 1997
İslam Ansiklopedisi (TDV)
Yusuf Ağkuş, – Abdullah Altuncu, Yahudi Kutsal Metinlerinde ve Kur’an’da Şabat (Cumartesi) Yasakları ve Mesh Hadisesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2017, cilt: VI, sayı: 5
Linkler:
http://duvarayaziyazanadam.blogspot.com/2018/09/spermve-askin-duellosu-telegonya-etkisi.html
Turgut Çiftçi
Turgut Çiftçi son yazıları (Hepsini Gör)
- Temel Haklar (Din) ve Bayram Tatilleriyle İlgili Kutsallık Atfedilmiş Kısıtlamalar (Şabat) - 07 Haziran 2022
- Demokratik Paradigmayı Güncelleme Arayışları: Epistokrasi - 29 Mayıs 2022
- 1 Mayıs – İşçi Hakları ve Denkleştirici Adalet (Eşitlik) - 01 Mayıs 2022