Kur’an Yağmur Gibidir
Kadir Suresi 1.Ayet: “Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.”
- Ayet: “Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.”
Yağmurun yeryüzüne inmesi, indiği yere dokunması, temas etmesi, dokunduğu yerde etki bırakması; toprağı yeşertmesi, cana can katması gibi Kur’an’ın gerçek anlamda indiği yerde-kişide de toplumda da böylesi değişimler olması beklenir..
Adaletin, güvenin, dürüstlüğün, iyiliğin hakim olması…
Bir kitap insan yaşamına ne ölçüde temas ediyor ve temas ettiği oranda ne derece adalet, güven, üretkenlik yolları gösteriyorsa o ölçüde insana fayda sağlayacaktır.
Kuran-ı Kerim’de, Kur’an’ın indirilmesi için kullanılan Arapça “inzal” fiilinin gramer olarak kökü, yağmurun yeryüzüne indirilmesi için de kullanılır.
Yağmur toprağa, yeryüzüne canlılık, verimlilik, mutluluk getirir… Yağmur, adam kayırmaz, faşizan davranmaz; doğa yasalarına uygun davranıldığı ölçüde herkesin üzerine düşer, ırk, renk, dil ayrımı yapmaz….
Bakara Suresi 164. Ayet: “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.”
İbrahim Suresi 32. Ayet: “Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.”
Kuran da tıpkı yağmurun tüm insanlığa ulaşabilmesi gibi temel insan haklarını ve adalet ilkelerini tüm insanlığa sunar.. Herkese adalet, güven, verim kriterlerine uygun bir yaşam inşa etmenin yollarını gösterir…
Bizler, Kuran’ın harflerini Arapça en orijinal şekilde seslendirme gayreti içinde olmaktan, tüm enerjimizi ve zamanımızı buna yoğunlaştırmaktan; adeta yağmur suyunun içindeki minerallerin toprakla buluşmasını engeller gibi Kuran’ın içindeki temel ilkelerin, yaşamlarımıza gerçekten inmesini-temas etmesini de istemeyerek de olsa engellediğimizin çoğunlukla farkına varamıyoruz.
Kur’an’ı sadece özel gün ve gecelerde ya da ölen yakınlarımızın ardından, anlamadığımız dilde okuduğumuz bir kitap olmaktan çıkarmadığımız süre, Kur’an’ın bize gerçek anlamda inmesi mümkün mü?
Yağmurun içerdiği su ve mineralleri kendi bahçemize ulaştırmayıp, buna engeller oluşturup, gökten inen yağmur sularını biriktirerek, özel kanallarla ya da paketleme sistemi ile toprağa değil, yağmurun işleyemeyeceği, metal ya da beton ortamlara taşımaya çalışsak; yağmurun bereket, verim getirmesini umabilir miyiz?
“Kur’an bize-kendimize gerçekten ne zaman “indiyse” ya da “inecekse” işte o gece bizim için kendi kişisel kadir gecemiz olacaktır” diye bir yorum okumuştum yıllar önce… Şimdi daha iyi anlıyorum ki, sadece uhrevi bir atmosfer içinde, ritüele indirgediğimiz dini gün ve gecelerde, anlam ve kavrayış üzerine yoğunlaşabilirsek, kendi aydınlanmamızı gerçekleştirebiliriz.
Bakara Suresi 185. Ayet: “ Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı ayırt edip açıklayan Kur’ân’ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişir(ayı görür)se oruç tutsun. Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez.”
Kuran; “insanlara karşı düşmanın bile olsa adil ol” derken, “emeğinin dışında-fazlasına gözünü dikme” derken, “yalan söyleme, yalanı asla meşrulaştırma” derken, “sahte olma, sahtekarlığa göz yumma” derken, “anne babana saygılı ol, onları son zamanlarına kadar bile asla yük olarak görme” derken, “ihtiyacından fazlasının peşine düşüp israf etme” derken, “cana kıyma” derken ve “tüm bunları sana bir şekilde meşru gibi görüp göstermeye çalışan yani “haramları” “ helal” gibi normal olağan şeylermiş gibi algılatmaya çalışan herkese karşı çok dikkatli ol” derken biz ne yapıyoruz?
Kuran’ın yaşama dair getirdiği bu temel ilkeleri çoğu zaman görmüyor, görmek istemiyor ya da çeşitli bahanelerle gündemimiz dışında tutuyorsak aslında Kuran’ın bize “inmesi”, hayatımıza “inmesi” için gerçekten bir çabamız var mı? Sorusu akla geliyor…
Sözlerimiz iddiamızdır; yaşadıklarımız-yaşattıklarımız kanıt. Yağmurun bize ulaşmasına engel oluyorsak; yağmuru çok sevdiğimizi iddia edemeyiz