Medya İnsanı Alim Yapar mı?

MEDYA OKUL MU? MEDYA HERKESİ ÂLİM Mİ YAPTI?
Yazılı medya (gazete ve dergiler gibi);
Sesli medya (radyo ve teyp gibi);
Görsel (görüntülü) medya (televizyon ve videolar gibi) ve
Sosyal medya (facebook, twitter, instagram, linkedin, youtube gibi), her biri, birer okul…

Oradaki yazılar, konuşmalar ve paylaşımlar birer öğretmen…
İyi veya kötü öğretmen…
Düşünün ki okulda öğretim üyelerinin, öğretmenlerin dersleri, sunumları ve yazıları, buralarda bazen birebir, bazen özet halinde paylaşılıyor.

Şunu demek istiyorum.
Bundan 50-100 yıl önce, çoğu insanın haberdar olmadığı konular, içerikler, amaçlar, araçlar ve yöntemler, doğrudan insanların evlerine ve işyerlerine, hatta ceplerine servis ediliyor.
Bunların izleyicileri, dinleyicileri, takipçileri de birer öğrenci…
İyi veya kötü öğrenci…

Eeee… O zaman, herkes bilgin (alim) mi oluyor?
Liseyi ve üniversiteyi bitiren herkes bilgin mi oluyor?
Olmuyor elbette…
Okuyup geçenler, izleyip geçenler ve bakıp geçenler…
Öğrendiklerini sindirenler, özümseyenler, içselleştirenler ve paylaşanlar…
Öğrendiklerini not alanlar ve o konuyu daha da derinlemesine araştıranlar…
Öğrendiklerini sahiplenenler, daha fazlasını öğreniyorlar. Çünkü öğrendiğinize sahip çıkınca, itirazlar geliyor. Bu itirazlara makul ve mantıklı cevap vermek gerekiyor. Bunun için daha fazla araştırma yapmak gerekiyor.

Sahi, bilgin (âlim) ne demek?
Bir konunun temel mantığını (amacını), süreç boyunca geçirdiği/gerekli aşamaları nedenleriyle bilen, kısaca yüzeysel değil, derinlemesine doğru bilgi sahibi olan insan…

Herkesin her konuyu bilmesi zaten mümkün değil…
Çünkü insan, sınırlı…
Görmesi, duyması, anlaması, konuşması, ömrü, bilgisi, kapasitesi ve gücü sınırlı…
İyi ki de böyle…
Kimseye öykünmeye veya yaranmaya gerek kalmıyor.
Aklı başında insanlar, kimseyi putlaştırmıyor.
Görüyor ki o, bir insan…
Ben de çalışsaydım veya çalışırsam, başarırdım.

Sonuç ne?
Medya okulun takipçileri, şu veya bu düzeyde bilgi sahibi oluyorlar.
Bilgi, halka yayılıyor. Bu gerçek, asla geçmişle kıyaslanamaz.
Geçmişte oldukça sınırlı sayıda insan, kısaca okullara giden insanlar bilgileniyordu.

Bu yazıyı neden yazdım.
Bir TV kanalında Prof. Canan Karatay’ı izliyorum.
Ekmek ve tuzdaki bromür ve daha fazlasından bahsediyor. Geniş detay veriyor. Zararlarını tek tek sıralıyor. Belki bromürün kimyasal analizine girmiyor. Ama insan için gerekli yönünü ifşa ediyor.

Programı, muhtemelen evlerinde ve işyerlerinde müsait olan yaşlı – genç çoğu insan izliyordur. Artık babaannem, anneannem bromürün adını telaffuz edemese de onu biliyor. Örneğin, bromür hakkında biraz araştırma yapan elbette daha fazla bilgi sahibi olacaktır.

Eskiden bu bilgiyi almak için bir üniversitenin konferans salonundaki konferansa katılmak gerekiyordu. Öyle her üniversitede de bulunmazdı. Bu bilgileri alanlar, dışarı çıktıkları zaman kendilerini aydınlanmış hissederlerdi.

Allah’ın insanlara ilk sözü, “OKU!”…
Bu ifade, “Öğren ve öğret” anlamına geliyor.
Önce sen, vahyedilen Kur’an’ı ve doğada gördüğün (canlı ve cansız varlıkları, doğal ve sosyal olayları) her şeyi okuyup ÖĞREN, sonra onu insanlara oku, yani ÖĞRET!
Öğrenen ve öğreten ol!

You may also like...

1 Response

  1. radyo dinle dedi ki:

    Herkesin her konuyu bilmesi zaten mümkün değil…
    Çünkü insan, sınırlı…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir